Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Santa Maria saldırısının hatırlattıkları

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Eskiden kaos çıkartanların somut hedefleri "darbecilere" zemin hazırlamaktı. Bu da çoğu kez başarıldı ve her 10 yılda bir darbe yaşadık. Kritik küresel kararlar veya her seçim öncesi aynı yöntem hiç bıkılmadan devreye sokuldu. Kimi zaman öne çıkan aydınlar katledildi, kimi zaman Papa'ya ya da dönemin Başbakanı Özal'a suikast yapıldı, kimi zaman Aleviler hedefe konuldu, kimi zaman da ülkenin azınlıklarına yönelik saldırılar birbirini izledi.
AK Parti'nin ilk iktidar döneminde bu yöntemlerin hepsi tek tek denendi. Danıştay saldırısı, Hrant Dink, Rahip Santoro ve Malatya Zirve Yayınevi cinayetleri birbirini izledi. Şablonu tamamlayan 27 Nisan e-muhtırası da gecikmeden geldi.
Ama ilk kez AK Parti iktidarı hem muhtıraya direndi hem de o karanlık kumpasları etkisiz kıldı. Buna rağmen onlar da hiç vazgeçmedi... 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi gibi darbe dâhil her yolu denediler.
İstanbul Sarıyer'deki Santa Maria Kilisesi'ne yönelik suikast işte bu zincirin son halkası... Orada bir kişi öldürüldü. 8 el de ateş etmişler ama Allah'tan yaralanma bile olmadı. Kör kör parmağım gözüne bir suikast. Aynı arabayla gelip aynı arabayla gidiyorlar. Çok sürmeden failler yakalandı. Kökenleri henüz açıklanmasa da failler Rusya'dan gelen DEAŞ teröristleri.

HEP AYNI KİRLİ OYUN
Bunun sıradan bir suikast olmadığını seçim öncesi arka arkaya gelen saldırılardan anlıyoruz. PKK'nın Irak'taki terör eylemi, Fatih Camii'ndeki bıçaklı saldırı, Anıtkabir'de meydan okuma, Sivas'ta Kuran'a yönelik hakaret, Suudi Arabistan'da oynanacak maçı iç siyaset malzemesi yapma girişimleri... Bütün bunların hiçbiri tesadüf değil. Birileri seçim için kullansa da esas hedef Türkiye.
Güvenlik konusuyla ilgili bir siyasetçi şöyle diyor:
"Amaçları Türkiye'yi uyarmak. 'Senin Ortadoğu'da ne işin var?' mesa veriliyor. Bu da sadece huzursuz etmek için yapılmıyor. Öncelikle ekonominizi sarsmak istiyorlar. Ülkeye gelecek turisti, dış yatırımcıyı korkutuyorlar. 'Aynı şeyi yapmaktan bıkmıyorlar mı?' diyorsun. Bıkmazlar, hırsızlık gibi bir şey, adamların işi bu..."

TETİĞİ ÇEKTİRENLER KİM?
İş gelip hep aynı soruya dayanıyor: "Kim bunlar?" Kimler yok ki... Çevremizdeki ülkelerden İsrail'e, içimizdeki Amerikalılardan müttefikimiz ABD ve AB ülkelerine herkes olabilir.
İşin daha ilginç yanı, eskiden pek bulunmasa da artık tetiği çektiren değilse bile "tetiği çeken el" bulunuyor. Peki onlar üzerinden tetiği çektirene ulaşmak mümkün değil mi?
Sadece şu iki olayın tetikçilerini hep merak ettim ve doğal olarak da sordum. İlki rahmetli Özal'a suikast yapan Kartal Demirağ'dı. İkincisi ise Türkiye'nin en popüler kulübü Reina'yı kan gölüne çeviren Abdulkadir Masharipov...
Biri cezaevinde yatıp çıktı, diğeri bin yılı aşkın ceza aldı. Demirağ'ın GLADYO tarafından eğitildiği o günlerde yazıldı ama suikastı kimin yaptırdığı bulunamadı. Reina saldırısına gelince; onu DEAŞ üstlendi ama arka planında içeriden veya dışarıdan birilerinin olup olmadığı meçhul kaldı.
Peki devletin elinde olan bu insanların ilişkileriyle ilgili bir araştırma yapılmıyor mu?
Sorunun cevabını bir terör uzmanı veriyor:
"Bir kere bu insanlar konuşmuyor. Çoğu da arka planda kimler olduğunun farkında değil. Farkında olanların da geçmişinden çok geleceklerine bakmak gerekiyor. Özellikle de cezasını yatıp çıkanların. Nasıl geçiniyorlar, kimlerle irtibatları var? Doğrusu böyle bir araştırma yapıldığını sanmıyorum."
Gördüğünüz gibi yapılacak daha çok iş var.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Mahmut Övür | Santa Maria saldırısının hatırlattıkları

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA