Meclis'teki bütçe görüşmeleri devam ederken, en sert tartışma Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ile muhalefet arasında yaşandı. Tartışmanın nedeni de Bakan Tekin'in, bakanlığın bütçesiyle ilgili yaptığı konuşmada, sivil toplum örgütleriyle yapılan 2 bin 709 protokolden söz etmesi ve şu rakamı vermesi: "Bunların içerisinde, sizin 'tarikat, cemaat' dediğiniz, bizim 'STK' dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır."
Bu tür konular elbette tartışılır ve tartışılmalı da. Ama muhalefet "uyarıcı" eleştiri ile "düşmanlaştırma" gayretini birbirine karıştırmamalı. Her defasında böyle olduğu için ortaya hiç bitmeyen gerilim çıkıyor. Hâlâ bu tartışmadan beslenenler, her dindar vakfı veya derneği "şeriatçı", her başörtülüyü "gerici" ilan etme pervasızlığı içinde.
Herhalde "helalleşme"yi unuttu ki CHP Genel Başkanı Özgür Özel, klasik ezberi tekrar piyasaya sürdü: "Tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceklerini söyleyen Milli Eğitim Bakanı, Meclis kürsüsünden Anayasa'ya meydan okuyor!"
Üstüne üstlük bir de FETÖ hatırlatması yaptı: "Geçmişte devlet ile FETÖ arasında protokol yapanlar, bu ülkeye yaşattıkları acılardan hiç ders çıkarmamış."
Sanki CHP ders çıkarmış ve FETÖ ile mücadele etmiş gibi. Hiç alakası yok. CHP, 2014 yerel seçimlerinde 15 Temmuz'a, "kontrollü darbe" demeye kadar FETÖ'ye her zeminde destek verdi, iktidarın karşısında yer aldı.
Bu da Özel'in gerçeklerden koptuğunu, son 10 yılda yaşanan kuşatma ve altüst oluştan hiç ders çıkarmadığını, hatta iktidarın cumhuriyet ile bugünü buluşturduğu gerçeğinden korktuğunu gösteriyor. Şaşırmadık tabii... Sadece o mu? Gazze'deki soykırım karşısında seslerini duymadığımız aydınlar, sanatçılar harekete geçti, liseli öğrencileri bile devreye sokarak bir kampanya başlattı. Hiç değişmeyin klasik "Karanlığın farkında mısınız?" oyunu...
Cumhuriyetin artık ortak bir değer olduğu çok açık. Önceki gün Zorlu Center Performans Sanatlar Merkezi'nde tam da o ortak değeri gösteren bir oyun izledim: "Cumhuriyete Doğru..."
Milli Eğitim Bakanlığı'nın hazırladığı, Bora Severcan'ın yazıp yönettiği, sevgili dostum Doç. Dr. İbrahim Sarıtaş'ın danışmanlığını yaptığı ve çok sayıda ünlü oyuncunun oynadığı oyunda, cumhuriyetin hangi toplumsal kesimlerin canı ve kanı pahasına kurulduğu, Mustafa Kemal'in o sürece, toplumu ayrıştırmadan nasıl liderlik yaptığı bütün çıplaklığıyla anlatılıyordu. Salona baktım, tıklım tıklımdı. Konuklar arasında projenin sahibi ve son günlerdeki tartışma nedeniyle öne çıkan isim Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'le birlikte Haldun Dormen, Uğur Dündar, Serdar Gökhan ve Okan Bayülgen gibi çok sayıda ünlü sanatçı da vardı. Bir de siyasetçi, eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş...
İlginçtir eşi Müjde Ar, Bakan Tekin karşıtı kampanyaya imza atarken, o bakanın destek verdiği oyunu övüyordu. Oyunu izleyenler bugünle de bağ kurdular mı bilmiyorum ama bazı sahneler hem ağlattı hem de bugünü hatırlattı. O sahnelerden biri de İstiklal Marşı'nın yazarı ünlü şair Mehmet Akif Ersoy'un mektubu ve marşın okunmasıydı. Hamdullah Suphi'yi canlandıran sanatçı Ahmet Yenilmez, önce Mehmet Akif'in izleyenleri duygulandıran mektubunu okudu:
"Aziz dostum Hamdullah Suphi Efendi. Taceddin Dergâhı'nda aldım bu mısraları kaleme. Canım milletime feda olsun her kelimesi. Lütfen bakanlığa teslim edin. Para da istemiyorum! Hakkıma düşen parayı, babası şehit olmuş genç kızlara el işi öğretmek için kurulan Dar-ül Mesai'ye bağışlıyorum. Mehmet Akif..."
Sonra da İstiklal Marşı'nı ayağa kalkan bütün salonla birlikte okudu. Gazzeli çocukların da unutulmadığı harika oyun gözyaşlarıyla izlendi. Siyasi çekişmelerden fırsat bulur mu bilemem ama CHP Genel Başkanı Özgür Özel, o oyunu izlemeye giderse, belki Kemal Burkay'ın dediği gibi "İklim değişir Akdeniz olur".
Kim bilir belki...