ABD destekli "modern" İsrail faşizminin Gazze'deki vahşetine başta sosyal demokratların yönettiği Almanya olmak üzere AB ülkelerinin açık destek vermesi, ateşkes çağrılarına karşı çıkmaları, Filistin bayrağını bile yasaklamaları, Batı'ya hayranlıkla bakan milyonlarca dünyalıyı şaşkına çevirdi.
Aslında Batılılara değil, onlara şaşırmak gerekiyor. Bir de daha ilkeli olacağı düşünülen Avrupa soluna.
Bırakın Irak'ta, Suriye'de, Libya'da ya da dünyanın herhangi bir yerinde Müslümanlara karşı yapılan zulmü, bir yıl önce Rus sanatçılara, sporculara karşı ırkçı saldırılar yapılırken bile susuldu.
Bu sömürgecilikle ayakta duran, iki dünya savaşı ve faşizmi üreten Batı'nın genetiğinde var.
Ne zaman Batı'nın savaş kışkırtıcılığı, ırkçılığı, İslam düşmanlığı gündeme gelse Attila İlhan'ı ve "Batı'nın Deli Gömleği" yazılarını hatırlarım. Bunun bir nedeni de son dönemde Batı'yı yücelten sosyal demokratlara, Atatürkçülere; sol Kemalist bir yazarı hatırlatmak. Yoksa Kemal Tahir'den Cemil Meriç'e Batı'nın gerçek yüzünü anlatan onlarca aydınımız var. Gerçi referansları üç beş köşe yazarını geçmeyen CHP'liler o yazarları çoktan unuttu. Mesela hiçbirinin aklına "Büyük Değişimci" Ekrem İmamoğlu'na "Neden Gazze'deki vahşet karşısında sessiz kaldın?" diye sormak gelmedi.
Şimdi gelin, Attila İlhan'a gidelim ve bugün "Batıcı" sol, sosyalist ve sosyal demokratlara dünün "medeni" Batı'sını nasıl anlattığına yakından bakalım.
İlhan, "Avrupa hiç değişmemiştir" başlıklı yazısını, Osmanlı Musevilerinin ağırlıkta olduğu, hatta yönettikleri Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu'nun Avrupa temsilcisi S.Nahum'un, 5 Ekim 1911'de 2. Enternasyonal'e gönderdiği bir yazıya ayırır. O yazıda, Mustafa Kemal'in de katıldığı Libya direnişine destek veren Osmanlı sosyalistleri, Avrupalı sosyalistlerin İtalyanların Libya'yı işgal etmelerine ve katliamlarına karşı çıkmamalarının "cesaret kırıcı" olduğunu söyler:
"İtalyan yoldaşların tamamen tepkisiz kalmalarının tüm Osmanlı sosyalistlerinin cesaretini kırdığını itiraf etmeliyim."
Tıpkı bugünün AB Parlamentosu gibi... O günlerde de Avrupalı sosyalistler ilkelerine uymadı ve sessiz kaldı. Bunun üzerine Osmanlı sosyalisti S.Nahum, 25 Ekim 1911'de Enternasyonal'e ikinci bir mektup daha yazar. Okuyun, sanki bugünü anlatıyor:
"İtalyanlar Trablusgarp'ı soyup soğana çevirmekle yetinmeyip, topraklara ayak basmalarına karşı çıkan yerli halkı asi olarak nitelendirip toptan imhaya girişecekler. Belki silahlara sarılan Arapları uluslararası kurallara göre asi diye nitelendirmek mümkündür ama onlara asiymiş gibi davranıp kılıçtan geçirmek gerçek bir canavarlıktır. Böyle bir kepazelik karşısında Sosyalist Enternasyonal Başkanlık Kurulu'nun kayıtsız kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Giolitti (İtalyan Başbakanı) her türlü ölçüyü aşmakta, Avrupa kamuoyunun kayıtsızlığı da tam bir rezalet."
Peki Sosyalist Enternasyonal bu yazıya nasıl bir cevap verdi? Sosyalist Enternasyonal Başkanlık Sekreteri Huysmans'ın Nahum'a cevabı gerçekten utanç verici:
"Bir müeyyide uygulayamam, bildirinizi yayınlayamam, içinde İtalyanlara karşı çok sert bölümler var."
İspanyol solu ve sokağa inen vicdanlı halklar bir yana, Avrupa'da sağ veya sol değişen bir şey yok. Aynı canavarlık devam ediyor. 1911'de Atatürk'ün de destek verdiği Libyalıların topraklarını işgal eden İtalyanlara karşı direnişi ile bugün Gazze'de Filistinlilerin Siyonistlere karşı direnişi arasında ne fark var?
Dönün bir de içerideki "Batıcı" sosyal demokratlara, liberal solculara ya da seküler milliyetçilere bakın, Hamas'ın isyanını İsrail'in "canavarlığı"yla eşitleyerek Alman Olaf Scholz'un bile gerisine düştüler. Yazıklar olsun!..