Dünya üç haftadır İsrail'in Gazze'deki insanlık dışı katliamlarını, soykırımını gözyaşları ve utanç içinde izliyor. Dünyanın dört bir yanında sokaklara inen milyonlarca vicdan sahibi insanın yükselen itirazları ne yazık ki sadece Demir Kubbe'yle korunan Tel Aviv'den değil, Washington'dan, Londra'dan, Berlin'den ve Paris'ten de duyulmuyor.
Küreselcilerin kulakları sağır, gözleri körleşmiş durumda.
İşte İstanbul'daki "Büyük Filistin Mitingi" tam da bu küresel duyarsızlığın had safhaya ulaştığı bir zaman diliminde gerçekleşti. Yüz binler İstanbul Atatürk Havalimanı'na İsrail'i ve arkasındaki Batı Bloku'nu protesto etmek için aktı.
Miting alanına A Haber'in yayını için biraz erken gittim. Kadın-çocuk, yaşlıgenç yüz binlerce insan alana "Hepimiz Filistinliyiz" yazılı bantlar ve farklı dillerde yazılan "Katliam bitsin, çocuklar ölmesin" pankartlarıyla giriyordu.
Dikkatimi çeken ise kadınların çoğunlukta oluşuydu. Yüz binlerce kadın, Gazzeli kardeşlerine destek, bebeklerin katledilmesine tepki için oradaydı.
Onları, Filistin davasına ezgi ve marşlarıyla destek veren Yusuf İslam, Ömer Karaoğlu, Maher Zain ve Resul Aydemir gibi ünlü sanatçılar da yalnız bırakmadı.
Büyük Filistin Mitingi'nde asıl beklenen ise Başkan Erdoğan'dı.
Başkan Erdoğan, kürsüye Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, Devlet Bahçeli, Mustafa Destici, Fatih Erbakan, Zekeriya Yapıcıoğlu ve Önder Aksakal'la çıktı.
Başkan Erdoğan, verdiği mesajlarla insanlığın "barış ve merhamet" sesi olurken aynı zamanda ilk kez bir Devlet Başkanı olarak sokaklara iniyor, soykırıma tepki gösteren dünya halklarını yalnız bırakmıyordu. Kürsüye çıktığında ise İsrail'i "savaş suçlusu" ilan ediyor ve bu suç karşısında sesini çıkarmayan, dahası destekleyen Batı Bloku'nu ağır biçimde eleştiriyor ve uyarıyordu:
"Amerika'sıyla, Avrupa'sıyla Batı'dan bahsediyorum. Gazze'deki katliamın en büyük sorumlusu işte bu Batı'dır. Gazze'de yaşanan katliam topyekûn Batı'nın eseridir. Herkes biliyor ki İsrail bölgede sadece günü geldiğinde feda edilecek bir piyondur."
Sonra da sözü Batı'nın bölgedeki oyunlarına, Türkiye'ye ilişkin planlarına getirerek şöyle diyordu:
"Bölgede oynanan oyunun asıl sahipleri, İsrail yönetiminin şımarıklıklarına kol kanat gerenlerdir. Çünkü İsrail onlara rağmen adım atamaz. Batı kendi elini kirletmeden kimi zaman para ile satın alarak araç kullanmayı sever. Biz bunları iyi tanırız. Hiçbir oyunun sonsuza kadar sürmeyeceği gibi Batı'nın bu kirli taktiği de artık deşifre olmuştur. Biz Irak ve Suriye'de karşımıza çıkarılan teröristlerin gerisinde kimlerin olduğunu çok iyi biliyoruz. Arkasında Amerika ve İsrail var. Para ise para, silah ise silah. Bunlar veriyorlar. Bunları biz biliriz."
Son sözü de Batı Bloku'nun gelecek planlarına bir cevap niteliğindeydi:
"Biz burada sadece Gazze'de yaşanan katliamı telin etmekle kalmıyoruz, onunla birlikte kendi istiklalimizin ve istikbalimizin de müdafaasını yapıyoruz. (...) Ey Batı size sesleniyorum; siz yeniden bir hilal-haçlı mücadelesi mi estirmek istiyorsunuz? Eğer böyle bir gayretin içerisinde iseniz biliniz ki bu millet ölmedi, dimdik ayakta. Aynı kararlılıkla Libya'da ne isek, Karabağ'da ne isek bilesiniz ki Ortadoğu'da da oyuz."
Azim, umut ve heyecanla nice yüzyıllara...