Muhalefet partileri siyaset üretemeseler bile toplumun hassasiyet gösterdiği konularda dikkatli olmalılar ki halka umut versinler. Ama ne gezer, ana muhalefet partisi CHP'de iki hassasiyet de yitirilmiş durumda. Bu yüzden şu sıralarda sadece parti içi siyasi kavga yok, "yolsuzluk" ve "delege borsası" kavgası ayyuka çıkmış durumda.
Siyaset adına tablo iç karartıcı. Sadece küçük belediyelerden, il ve ilçe düzeyindeki yolsuzluklardan söz etmiyorum, CHP'nin üst düzey isimlerinin de karıştığı inanılmaz olaylardan söz ediliyor. Anlatan da bizzat İzmir'in CHP'li eski Menemen Belediye Başkanı Serdar Aksoy. İşin içinde Tuncay Özkan'dan Engin Özkoç'a, Heblemitoğlu cinayetine karıştığı iddiasıyla tutuklanıp yargılanan eski Özel Harpçi Levent Göktaş'a kadar birçok isim var.
Aslında bugün Levent Göktaş adının da karıştığı ve ortaya saçılan yolsuzluk iddiaları 2019 yılından beri biliniyor. O tarihte Muharrem İnce kendisine yöneltilen "Külliye'deki CHP'li" suçlamasına karşı, "Teknede tatil yapan çete" diye CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç ile Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan'ı suçlamış ve ortaya "asansör yolsuzluğu" dosyası çıkmıştı. Sabah'ın, "Çete tekneden indi, asansöre bindi" başlığıyla duyurduğu haberde adı geçen ikilinin, çok sayıda belediyeye baskı yaparak asansör işi aldığı anlatılıyordu.
O günlerde bu haberi yalanlamaya çalışan Özkan, bugün o haberi doğrulayan eski CHP'li Belediye Başkanı Serdar Aksoy'un şu sözlerine ne diyecek doğrusu merak ediyorum:
"Ankara'da Levent Göktaş ile görüştüm. Bana 'Tuncay Özkan'ın senden bazı talepleri olacak' dedi. Ben de 'Tamam' dedim. Tuncay Özkan ve o zamanın CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, İzmir'deki tüm belediyeleri dolaştılar. Bana da AND Asansör ve Güneşim Medya için geldiler."
CHP'li Aksoy, Özkan'ın 1.5 milyon metrekarelik bir arsayı da istediğini söylüyor ve çok daha güncel bir skandala dikkat çekiyordu: "ANKA Haber Ajansı ile KRT Medya'ya her ay belli tutar para yatırmamız istendi. Hepsini reddettim. Bunu da vermedim. Bizi haraca bağlıyorlardı."
Şu ilginçliğe bakın; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu parti iç kavga başlayınca kendisine muhalefet eden İmamoğlu'na destek veren medyayı da aynı biçimde suçluyordu: "Köşe yazarları üzerinden parti içi meseleler tartışılıyor. Ben kimin nereden ne kadar maaş aldığını biliyorum."
Gel de merak etme; acaba Kılıçdaroğlu kendisine yakın medyaya kimlerin zorla para verdiğini de biliyor mu? Aslında bütün bunlar yazıldı ve Kılıçdaroğlu'nun bilmemesi mümkün değil. Geçen yıl 22 Nisan 2022'de bu köşede Serdar Aksoy meselesini ele almış ve CHP içindeki kirli ilişkilere dikkat çekmiştim:
"İzmir Menemen Belediyesi'nde yaşanan ve siyasilerin değme 'çetelere' taş çıkartacak yolsuzluk iddiası inanılmaz boyutlarda. Tam bir 'Yeni CHP' modeli, içinde her şey var: Rant, kumpas, tehdit ve siyasi hesaplaşma... Milyarlara varan arsa ve gayrimenkul yolsuzluğuyla ilgili iddianın hedefinde Kılıçdaroğlu'nun başdanışmanı Tuncay Özkan'dan yardımcısı Seyit Torun'a, kaçak villacı ekonomi uzmanı Aykut Erdoğdu'dan İzmir İl Başkanı Deniz Yücel'e kadar çok sayıda bilinen isim var. Bu isimleri anlatan da öyle sıradan değil, kökten CHP'li biri: 2019 yılında Menemen'de belediye başkanı seçilen Serdar Aksoy..."
Şu satırlar da o yazıdan, Serdar Aksoy anlatıyor:
"İzmir İl Başkanı çağırdı, ben de gittim. Görüşmede Seyit Torun ve Oğuz Kaan Salıcı da vardı. Salıcı pek karışmadı ama Deniz Yücel ve Torun, 'Tahir'in üzerine gitme' (Eski Belediye başkanı) dediler. 'Olmaz, kira gelirim yok' dedim. 10 gün sonra il başkanı tekrar aradı beni. 'Genel Merkez'den 3 milletvekili seninle görüşmek istiyor' dedi, mecbur gittim.
Aykut Erdoğdu, Cavit Arığ ve Ensar Aytekin, üçü de engizisyon mahkemesi gibi dizilmiş, daha içeri girdiğim anda benimle ilgili bir dosyanın bilgilerini sordular. İşte beni bu dosyadan tutukladılar. 63 bin TL'lik bir hurda olayıyla ilgili. Bunlar kendi partimin milletvekilleri."
O gün bu iddialar karşısında susan Kılıçdaroğlu, bugün fondaş medyadan şikâyet ediyor. Ne diyelim ektiğini biçiyor. Partiyi getirdiği yer de farklı değil. Aksoy, Sabah'a yaptığı son açıklamada CHP'nin geldiği noktaya dair çarpıcı bir tespitte bulunuyor:
"Tuncay Özkan isterse beni mahkemeye verebilir. Sözlerimin arkasındayım. Mahkemeye versin ki hesaplaşalım. Kanaltürk'ü FETÖ'ye satan Tuncay Özkan nasıl milletvekili oluyor? CHP, Tuncay Özkanların partisi oldu. Geldikleri nokta FETÖ bataklığıdır. CHP, FETÖ bataklığına dönmüştür. Necip Hablemitoğlu suikastı şüphelisiyle birlikte iş tutacaksınız. Buna Atatürk'ün partisi diyeceksiniz. CHP artık Atatürk'ün partisi değil."