Seçim yenilgisiyle CHP'de başlayan değişim taleplerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önce "kaptanlı" bir cevap verdi:
"Değişimin önünü sonuna kadar açacağım. Gemiyi limana sağlam götürmek yine kaptanın görevidir."
Sonra CHP gemisini de tarif eden bir açıklama yaptı:
"CHP, bir iç deniz gemisi değildir. CHP engin denizlerin gemisidir."
Engin denizler, kaptanlık ve Kılıçdaroğlu arasında bir bağ olmasa da bu benzetmeler Yunanistan'ın solcu muhalefet lideri Çipras gibi Nâzım Hikmet'i hatırlattı.
Biliyorsunuz Çipras, Yunanistan'daki son seçimlerde çok ağır bir yenilgi aldı ve sonuçlar açıklanır açıklanmaz da istifa etti. İstifa konuşmasını da Nâzım'ın şu dizesiyle noktaladı:
"En güzel deniz henüz gidilmemiş olandır."
Acaba Kılıçdaroğlu da Çipras gibi istifa etse ve Nâzım'a başvursaydı hangi şiiri uygun düşerdi?
Aklına geldi mi bilmiyorum ama herhalde en uygunu Mavi Liman şiiri olurdu.
Gerçi o kendisini kaptan ilan etti ama bence gemiyi genç bir kaptana teslim edip şu şiiri okusaydı acayip yakışırdı:
"Çok yorgunum, beni bekleme Kaptan.
Seyir defterini başkası yazsın
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman,
Beni o limana çıkaramazsın..."
Gerçekten olması gereken buydu.
Ancak ortada genç kaptan veya kaptan adayları vardı ama Kılıçdaroğlu bile önünü açtığı o genç kaptanların hiçbirine güvenmiyordu. Ne Özgür Özel'e, ne Ekrem İmamoğlu'na ne de gemiyi terk eden diğerlerine.
Onlar da kendilerine güvenmiyordu ki, hiçbiri açık açık "Biz bu gemiyi yeni bir limana götürürüz" cesaretini gösteremedi.
Çünkü onların hepsi, mevcut CHP gemisinin sağdan su almasına da, FETÖ ve PKK uzantılarının gemiye sızmasına da alkış tutmuş, rotasının "mandacılara" yönelmesine destek vermişti. Hepsi de son yenilginin ortağıydı.
Bu yüzden CHP gemisi, eski kaptanları ve yardımcılarıyla, çarkçıbaşısı, fiteri, yağcısı, aşçısı ve miçosuyla baştan sona değişmediği sürece ne o eski limandan çıkabilir, ne yeni liman bulabilir ne de yeniymiş gibi sunulan "mandacı" rotadan kurtulabilir.
"Ayakları bu topraklara ve denizlere basan yeni ve genç bir kaptan var mı?" derseniz henüz ufukta böyle biri görünmüyor.
***
BATI'NIN SOLCULARI VE SAĞCILARI
Fransa vatandaşı göçmen bir gencin polis tarafından öldürülmesiyle başlayan isyan bir kez daha sömürgecilik tartışmalarını gündeme getirdi. Aslında işin Fransa'yı da aşan, o sömürgeci-emperyalist ülkelerin içine de yansıyan bir boyutu var. Burada ilginç olan, o emperyalist ülkelerdeki aşırı sağcı hatta faşist denilen siyasi aktörlerin ilginç çıkışları... Bunu da en net ABD Başkanı'yken Trump'ta gördük. "Demokrat" Obama ve Biden, dünyada kaosu körüklerken, terör örgütlerini desteklerken Trump onlara karşı çıkıyor, eleştiriyordu:
"ABD bugüne kadar Ortadoğu'daki savaşlar için 8 trilyon dolar harcadı. Diğer taraftan da milyonlarca insan öldü. Ortadoğu'ya gitmek ülkemiz tarihinde bugüne kadar verilmiş en kötü karardı."
Sonradan küreselcilerin baskısıyla bu söylediklerini gerçekleştiremedi ama bunu seslendirmek hatta PKK ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin arkasında ABD'nin olduğunu açıklamak çarpıcıydı.
Aşırı sağcı İtalya Başbakanı Meloni'nin Fransız sömürgeciliğiyle ilgili söyledikleri de bir hayli ilginç:
"Çözüm Afrikalıları alıp Avrupa'ya getirmek değil, Afrika'yı onu sömüren Avrupalılardan kurtarmaktır."
Meloni işin içine İtalya'nın Afrika'da yaptıklarını da katıyor mu bilemem ama en azından Batı'nın solcuları susarken, aşırı sağcıların konuşması üzerinde durulması gereken bir durum.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz