O gece yani 14 Mayıs seçim gecesi sadece CHP seçmeni değil, İP'ten HDP'ye bütün muhalefet partileri deyim yerindeyse şoke oldular.
Çünkü oy verdikleri siyasetçiler onlara tarihlerinin en büyük hayal kırıklığını yaşattı. Aslında bu ne ilk ne de son olacak. Yeni veya eski siyasetçi olmaları, profesör veya gazeteci olmaları fark etmiyor, kendilerini "muhalefet" olarak niteleyen kim varsa, Türkiye gerçekliğinden koptukları için her seçimde "yenilgi" yaşamaktan kurtulamıyor.
Siyaset üretip umut yaratamadıkları gibi o geceyi bile yönetemediler. O gecenin görünen kısmını ekranlardan izledik. Katkı versinler diye Meral Akşener'in müthiş hamlesiyle Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanına iliştirilen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş, "komedi ikilisi" gibiydi.
İKİ BAŞKANIN DARBESİ
"Aramızda kalsın kazandık" parodisiyle geceyi renklendirdiler ama siyaseten de rezil oldular. Hele birinin Karadeniz'de, diğerinin İç Anadolu'da sıfırı çekmeleri bu rezilliği daha da katladı.
Ama asıl rezillik o gece CHP Genel Merkez katlarında yaşandı. Seçim sonuçlarının açıklandığı gece iki belediye başkanının CHP Genel Merkezi'ne el koydukları söylendi. CHP'lilerin deyimiyle iki belediye başkanı, genel merkezin 10, 11 ve 12'nci katlarına el koyarak adeta "darbe" yaptılar.
İzleyenler hatırlayacak, o gece CHP Sözcüsü Faik Öztrak bir kez çıkıp açıklama yaptı ama bir daha da görünmedi. Meğer bunun nedeni geceye iki belediye başkanının ve "adamları"nın el koymasıydı.
Bu yüzden gece boyu ne genel başkan yardımcıları ne de parti sözcüsü görüldü. Örgütten sorumlu Oğuz Kaan Salıcı bile ortalarda yoktu. Onlar dışında sadece CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke vardı.
Onun orada olmasının nedeni de İBB Başkanı İmamoğlu'yla yakın ilişkisinin olmasıydı. Gece boyunca da hiç yanlarından ayrılmadığı, hatta Böke'nin Dilek İmamoğlu'nun "çantasını" taşıdığı bile söylendi.
Darbe dedim ya, gerçekten de CHP'lilere göre yapılanlar tam bir darbeydi. İki başkan da ekipleriyle geldikleri için genel başkan yardımcılarının odalarına el koymaları, masaların yerini değiştirmeleri herkesi şaşkına çevirmişti. İmamoğlu'nun İPM ekibi daha çoğunluktaymış.
Gelelim işin en vahim kısmına. İki "darbeci" başkan, geceyi yönetirken, geleceği de ihmal etmemişler. Seçim kazanıldığında kim daha etkin olacak kavgası daha o gece başlamış. Hatta ekrana çıkarken kimin önce konuşacağı meselesi bile tartışma konusu olmuş.
O seçim gecesi hayal kırıklığıyla biterken, kapıya yığılan yerli yabancı 700'ü aşkın gazeteci de kös kös evlerine dönmüş... Meğer sadece 7'li masa ve aydınları değil, küresel güç merkezleri de iktidarın değişeceği hayalini kurmuş.
Acaba AK Parti Genel Merkezi'nin önünde o kadar gazeteci var mıydı?
ÖZKAN GELİYOR, BÖLÜCEK GİDİYOR
Görünen o ki, o gece halkın karşısına çıkan 9'lu masa aktörlerinin yüzünden dökülen umutsuzluk dalga dalga sokağa ve parti içlerine de yansıyacak. Bunun ilk işareti de CHP'de görüldü. Görevden ayrılanlar var ama kavga da bitecek gibi değil. Yeni gelecek olanlardan biri de İmamoğlu'nun siyasi danışmanı ve "O makamın sahibi var" diyen reklamcı-siyaset danışmanı Necati Özkan... Kılıçdaroğlu'nun yeni stratejisini o belirleyecekmiş, "o makam" stratejisine benzer mi dersiniz?
CHP Genel Merkezi'nden gelen son bilgi de şu: Parti içi kavga seçim meçim dinlemeden başlamış durumda. Her kafadan bir ses çıkıyor.
Hedefte konulan ilk isim de CHP'nin sır katı denilen 14'üncü kat sakinlerinden Rasim Bölücek...
FETÖ meselesi nedeniyle Bölücek'e yönelik tepkilerin giderek artacağı ve 14'üncü katı terk etmek zorunda kalacağı söyleniyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz