CHP listelerini "Atatürk düşmanları"na ve sağ partilere, İyi Parti de FETÖ'ye kucak açtığı ve süreci doğru yönetemediği, AK Parti'yi tırtıklamak için kurulan DEVA ve Gelecek partileri ise CHP'ye sığındıkları için hiçbirinin seçmeni "gönül rahatlığıyla" sandık başına gitmeyecek.
Bu tablonun mimarı da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu...
Son 13 yılda 11 seçim kaybettikten sonra kendisini aday yaptırdı ama bunun karşılığında da CHP dâhil bütün partileri bitirme noktasına getirdi.
Tabii hakkını teslim edelim, Kılıçdaroğlu CHP'yi bu noktaya bugün isyan edenlerin gözlerinin içine baka baka getirdi. Stratejisini hiç saklamadı. Terör ve şiddet üreten PKK'yla ilişkisi bilindiği halde, "Her CHP'li evden bir oy HDP'ye verilsin" denildiğinde hiçbir CHP'li itiraz etmedi.
HDP'lilerin "Kürt düşmanı" dedikleri İyi Parti'yi barajı aştırmak için 15 milletvekili gönderdiğinde de kimse dönüp, "Ne yapıyorsun?" demedi. Partisini güçlendirmek yerine onları güçlendirdi.
Bir anlamda CHP'yi o partilere mahkûm etti. Tabii o "sağcı" partilerin CHP'ye mahkûmiyeti de bambaşka bir rezalet.
Bugün bağıran, isyan eden CHP'lilerin hiçbiri, ulusalcı Birgül Ayman Güler 2014 yılında, "Partimiz cemaatle ittifak yaptı" dediğinde ona destek vermedi. Hiçbiri, yakın geçmişte CHP'nin grup başkanvekilliğini de yapan Yılmaz Ateş'in, "FETÖ partimizi esir aldı" uyarısına da kulak asmadı, ihraç edilmesine ses çıkarmadı.
Hatta hiçbiri; Kılıçdaroğlu'nun hayata geçirdiği, "Suriye tezkeresine evet diyen cumhuriyete ihanet eder" siyasetini de sorgulamadı. Daha vahimi, Erdoğan düşmanlığıyla körleştirilen kadrolar, AK Parti'nin işine yarar diye sustu.
Bütün bunlar olurken sesini çıkarmayanlar, şimdi Yüksel Taşkın'ın İzmir'den, Sadullah Ergin'in Çankaya'dan aday yapılmasına isyan ediyor.
Şunu da hatırlatalım: Bugün "Kemalizm ırkçı ve dışlayıcıdır" dediği için topa tutulan Taşkın, İzmir CHP'nin birinci sırasına uzaydan gelmedi. Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına getirilmesinden hemen sonra 2011 yılında CHP İstanbul İl Başkanlığı'nın Ar-Ge bölümünde çalıştı. Sonra 2020 yılında CHP Genel Başkan Yardımcısı oldu. Bu noktaya bugünkü CHP siyasetinin önemli aktörlerinden biri olduğu için getirildi.
Belki birkaç CHP'li itiraz etmiş olabilir ama onların da sesi duyulmadı. Böyle böyle Kemalist, aydınlanmacı laik CHP'li seçmen, "Erdoğan'ın gitmesi için şeytanla (PKK ve FETÖ) ittifaka razı olacak" hâle getirildi.
O yüzden de "tıpış tıpış" gidip oy verdi.
Şimdi ne yapacaklar dersiniz?
Laik sosyolojinin bir kapana sıkıştırıldığı çok açık. FETÖ'cü diye Taşkın ve Ergin'e haklı olarak isyan bayrağı açanlar, ne yazık ki bugün bile PKK baronlarını ve onların bölgeyi etnik çatışmaya sürüklemelerini destekleyen ABD'yi görmüyor.
Laik sosyolojiyi buraya sürükleyenler şimdi birkaç kişiyi öne sürerek "yalan" bir muhalefet yapıyor. Büyük ihtimalle de "gaz" alınıyor. Kılıçdaroğlu bunun farkında olduğu için kendinden emin bir biçimde, "Alışacaksınız" diyor.
Şimdi soralım; listelere karşı çıkan Kemalistler, solcular sandığa gittiklerinde kime oy verecek? Mesela Mustafa Balbay, Hüsnü Bozkurt, İrem Çiçek gidip o FETÖ'cülere ve onları CHP'ye taşıyan Kılıçdaroğlu'na mı oy verecek yoksa başka bir seçeneğe mi yönelecek?
Söylemlerinden belli ki onlar da alışacak! Ne var ki onlar alışsa da CHP tabanındaki kaymalar durmayacak. Bir kısmı Muharrem İnce'ye giderken, bir kısmı da yağmurdan kaçarken doluya tutulma misali HDP ve TİP'e yönelecek. Böylece Kılıçdaroğlu, marjinal partileri büyüten ama CHP'yi küçülten bir siyasi aktör olarak tarihe geçecek.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz