İki büyük ittifakı oluşturan AK Parti ve CHP'de olanlar, siyasetin geleceği açısından ders niteliğinde.
Biri devrim gibi bir değişime imza atarken, ötekinde derin bir deprem yaşandı.
AK PARTİ VE CUMHUR İTTİFAKI
AK Parti, son 20 yılda girdiği seçimlerde belki de ilk kez çok köklü bir liste devrimi yaptı. Aralarında başbakanlık, Meclis başkanlığı da yapan isimlerin olduğu ve üç dönem milletvekili seçilen 64 kişi listeye konulmadı.
Bu, siyasetin yenilenmesi açısından köklü bir adımdı. Bu köklü adım, listede yer alan yeni isimlerle tamamlandı. Bu nedenle AK Parti listesi hem toplum hem de teşkilat tarafından olumlu karşılandı.
Çok sayıda mesleğinde başarılı olmuş kadın adayın listelerin ilk sıralarında ve seçilecek yerlerde olması, gençlere özel yer verilmesi ve tecrübe ile dinamizmin sentezlenmesi AK Parti'nin yeni bir sessiz devrime imza attığının işaretiydi.
Bakanların büyük şehirlere ve Anadolu şehirlerine dağıtılması da bunun tamamlayıcısı oldu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un İstanbul'dan, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci'nin son depremin merkezi Kahramanmaraş'tan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın Şanlıurfa'dan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın ise Osmaniye'den aday gösterilmeleri, yeni dönemde şehirlerin ve "depreme hazırlığın" öne çıkacağını gösteriyor.
Cumhur İttifakı içinde yer alan partilerin kendi logolarıyla seçime girmeleri de süreci pozitif olarak etkileyecek. Böylece kendi logolarıyla seçime katılan MHP ve BBP milliyetçiliğin, YRP ise CHP'ye payanda yapılan "Milli Görüş" düşüncesinin gerçek adresleri olduğunu göstermiş oldu.
'LİSTEDE ATATÜRKÇÜ BULAMADIK'
Gelelim ciddi anlamda bir deprem yaşayan CHP ve öncülük ettiği Millet İttifakı'na... Ne CHP ne de ittifak yaptığı partilerin hiçbiri "tarihi" dedikleri seçim sürecini doğru yönetemedi. Listeler bunun en somut göstergesi oldu.
Tablo büyükşehirlerdeki CHP listelerinde daha net görünüyor. Klasik CHP kimliği sıfırlanmış yerini DEVA, Gelecek, DP ve SP'lilerden oluşan ve kendi mahallelerinde tutunamayan "küreselci-sağcı" aktörler almış. Anlayacağınız Atatürkçü CHP tabanı, İstanbul'da Cemal Enginyurt'u, Birol Aydın'ı, Selim Temurci'yi ya da Abdullah Gül'ün önerisiyle birinci sırada yer aldığı söylenen Namık Tan'ı, Ankara'da ise infial yaratan Sadullah Ergin'i oylarıyla Meclis'e taşıyacak.
Herhalde solcu Yunus Emre de sonradan çıkıp Meclis kürsüsünde şöyle bağıracak: "O koltuklarda CHP'ye oy veren Atatürkçülerin sayesinde oturuyorsunuz, haddinizi bileceksiniz."
Sadece onlar değil, aralara İP'liler de serpiştirilmiş... Tabii "Ekremcileri" de unutmamak gerekiyor. Liste savaşında Canan Kaftancıoğlu'ndan çok İmamoğlu'nun etkili olduğu, sadece İstanbul'da değil başka şehirlerde de kendisine yakın isimleri listeye koydurduğu söyleniyor.
Klasik CHP geleneğinden gelen bir CHP'li, listeyi değerlendirirken şöyle diyordu: "Listelerde Atatürkçü aradık ama bulamadık."
Görünün o ki, CHP yönetimi, sadece sağ siyasetçilere teslim olmakla değil, PKK-HDP ilişkisini meşrulaştıran siyasetiyle de ağır bedel ödeyecek. Hem de sandıkta ciddi oy kaymalarıyla... Birazı Muharrem İnce'ye gitse de önemli bir kesimi HDP ve TİP'e gidecek. Bu da listelerde sadece Çankaya'da Sadullah Ergin'e isyan eden Atatürkçülerin derin paradoksu...
İP'TE TÜMDEN İPLER KOPTU
Aday belirleme süreci ve listelerin açıklanması sonrasında sürekli irtifa kaybeden tek parti İyi Parti oldu. "Başbakan olacağım" diyen Meral Akşener, partisini bile kaybedecek noktaya geldi.
Sadece Aytun Çıray'ın giderayak "Partimiz baraj altında kalacak" demesi bile bunu göstermeye yetiyor.