Brezilya'da solcu Lula da Silva seçimleri kazanınca Türkiye'deki solcular da sevindi. Oysa Lula, Meclis'teki komisyonun uydurduğu "yolsuzluk" darbesiyle içeri atılırken hiçbirinin sesi çıkmamıştı.
Çünkü o günlerde "sol" ve merkez partisi CHP, FETÖ'yle, yani ABD'yle iş tutuyordu. Hatırlayın, o tarihte Gezi kalkışması ve ardından gelen 17-25 Aralık yargı darbesiyle CHP ve sol muhalefet, Erdoğan hükümetini düşürmek için ellerinden geleni yaptı.
Aynı günlerde Brezilya'da da ABD destekli faşistler, solcu hükümeti devirip Lula'yı içeri tıkma peşindeydi.
Bu küreselci darbeciler, Türkiye'de muhafazakâr demokrat Erdoğan'ı yenemedi ama Brezilya'da yargı darbesiyle solcu hükümeti yendiler ve Lula'yı cezaevine gönderdiler. Bu ibret verici hikâyeyi tekrar okurken, sevgili ustam Hıncal (Uluç) Ağabeyi hatırladım. Hıncal Abi, bir süredir ağır hasta, inşallah iyileşir ve aramıza döner. O, zaman zaman eski yazılarını köşesine taşır ve hatırlatma yapardı. Ben de o yolu izleyerek 6 Haziran 2020'de yazdığım Brezilya yazımı biraz kısaltarak yayınlıyorum:
"Tam 7 yıl önce bugünlerde Türkiye, Mısır ve Brezilya'da inanılmaz olaylar yaşandı. (...)
Tıpkı bizdeki Gezi kalkışmasından sonra devreye sokulan 'yolsuzluk' soslu 17 Aralık Operasyonu gibi, Brezilya'da da aynı şeyler olmuştu. Önce sokak eylemleri başlamış, ardından geniş çaplı yolsuzlukla ilgili 'Araba Yıkama Operasyonu' devreye sokulmuş, sonra da 'Yüce Divan' yargılamaları...
Kullanılan yöntemler de aynıydı. Medyaya sızdırılan ses kayıtları, dev inşaat müteahhitlerinin gözaltına alınması ve siyasilerin suçlanması.
Onların da FETÖ'cü Zekeriya Öz'leri vardı: Savcı Sergio Moro. (Sonradan bu savcı Adalet Bakanı oldu.)
Savcılık ve muhalefet, Lula'nın yargılanmasını istiyordu. Neden derseniz onu da söyleyelim: İnşaat şirketinden yazlık bir ev almak ve tadilat yaptırmak.
Nihayet bu iddialar için 2015 yılında Meclis harekete geçiyor ve Yüce Divan kuruluyordu. Hatırlayın, aynı şey bizde de talep edilmişti.
Yüce Divan'da yargılanan Lula, evin kendisine ait olmadığını, savcının da bunu kanıtlayamadığını söylediği halde suçlu bulundu. Önce 9, sonra da 12 yıl hapse mahkûm oldu.
Gördüğünüz gibi 'darbe' sadece emirkomuta zinciri içinde veya albaylar cuntasıyla olmuyor, yargı yoluyla da oluyor. (...)
Artık Lula cezaevine girecekti. Girmeden önce milyonların gözyaşları arasında kürsüye çıkıyor ve şöyle diyordu:
"Hayallerime engel olmaya boşu boşuna çalışıyorlar. Güçlü bir insan yüzlerce gülü öldürebilir ama baharın gelişine engel olamaz."
Bu kirli operasyonu anlatan "Demokrasinin Sınırı" belgeselini mutlaka izleyin. Solcu ve CHP'liler izlerler mi bilemem ama izlerlerse kendilerini solcu Lula'nın değil sağcı Bolsonaro'nun yanında göreceklerinden eminim."
Sonuçta pazar günü Brezilya halkı küresel kumpası bozdu ve Lula son raundu kazandı. Buradan solcuların bir ders çıkaracağını sanmıyorum; çünkü mesele sadece "solculuk" değil, mesele "yerli ve milli" olmaktır. Lula bu çizgiyi temsil ediyor ve Başkan Erdoğan'a çok daha yakın duruyor.
Bu gerçeği yıllardır "Türkiye battı, batıyor" diye yeri göğü inleten, ABD'nin Türkiye'ye yönelik saldırılarını görmeyen solcu Profesör Özgür Demirtaş fark etse, kendisini komik duruma düşüren şu tweet'i atmazdı:
"Evet, Lula anti Amerikancı ve ben onu destekliyorum."
Acaba Lula içeri atılırken de bu ünlü profesör anti Amerikancı mıydı?
Ya da anti Amerikancı Demirtaş, ABD'nin Türkiye'ye yönelik ekonomik saldırılarına, yaptırımlarına, Biden'ın muhalefeti desteklemesine, FETÖ ve PKK'ya destek vermesine itiraz etti mi? Yani anti Amerikancı olmanın gereğini yaptı mı?