Türkiye'nin otomobili TOGG, Cumhuriyet'in 99'uncu yılında seri üretime başladı. Önceki gün Ankara'da ilk adımı atılan "Türkiye Yüzyılı" böylece çok değil bir gün sonra tarihi bir adımla taçlanmış oldu. TOGG'un Gemlik'teki fabrika alanına Türkiye Yüzyılı motivasyonuyla giriyorum. Aklımın bir yerinde o Devrim otomobili görüntüsü var. Hani benzin konulmadığı için yürümeyen ve dönemin darbeci paşası Cemal Gürsel'i kızdıran o masum otomobil. Yıllarca bu yalana bizi inandıranları, yıllarca "İthal otomobil dururken yerlisine ne gerek var" ya da "Biz yapamayız" diyenleri dinledik. Onlar her girişimi sabote ederek ülkenin geleceğini kararttı.
Hâlâ aynı zihniyette olanlar var ki, TOGG'un üretileceğine inanmayan parti genel başkanları var. Türkiye bu utançtan kurtulmak için tam 61 yıl bekledi. Çok değil üç yıl önce Başkan Erdoğan, "Bir babayiğit arıyorum" dediğinde aynı körleşmiş zihniyet yine sahne aldı, dudak büktü, aşağıladı, hatta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ağzından şu inanılmaz sözler duyuldu:
"Hani oturdular, büyük gösteriler yaptılar. İşadamları bir araya geldi. Bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları bir araya geldi. Otomobil üretiyoruz dediler. Hani nerede? Milleti kandırmak için. Nerede?"
Aslında hiç şaşırtıcı değil, tıpkı tankların önünden kaçıp gittikten sonra "Tank nerede?" diye sorduğu gibi... Tıpkı 1940'larda Nuri Demirağ'ları, Vecihi Hürkuş'ları durduran, uçak sanayiinin kapısına kilit vurduran öncüleri gibi... O siyasi çizgi, o sömürgeleştirilmiş zihniyet, 2020'lerde bile konuşabiliyor, bu ülkenin dinamizmine takoz koyuyordu.
Ama son dönemde, bu "istemezükçü" zihniyet ve ithal ikameci burjuvazi ne yaptıysa bu gidişi durduramadı.
Türkiye'nin otomobili TOGG, Gemlik'te hayat buldu. Bir değil birkaç kuşağın hayaliydi bu. Bırakın o otomobillerin banttan inmesini, düşüncesi bile insanın içini ısıtıyor. Bence en çok da verdikleri emeğin karşılığını görmek bir yana, itibarsızlaştırılan Devrim otomobiline emek veren o yürekli mühendislerin ruhları şad olmuştur. Bu nedenle TOGG aynı zamanda bir "Devrim"dir...
Devasa fabrika mekânından, üretilen otomobillerden, çağı yakalayan teknolojisinden etkilenmemek mümkün değil. Hele o renkler yok mu? Kapadokya, Anadolu, Gemlik, Pamukkale, Kula ve Oltu, Türkiye Yüzyılı'nın kıvrak zekâsıyla coğrafyasının renklerini, özlemlerini buluşturuyor, umut veriyor.
Sunumun yapıldığı alan inanılmaz kalabalık. İş dünyasından siyasilere, sivil toplum temsilcilerinden halka herkes, TOGG'un hayatla buluşmasını bekliyor.
Başkan Erdoğan kürsüye çıktığında salondaki heyecan da doruğa ulaşıyor. Herkes bir an önce yerli otomobillerinin üretimini görmek istiyor.
Başkan Erdoğan, bu özlemi gerçekleştirmenin nasıl zorlu bir süreç olduğuna değiniyor ve bu talihin nasıl değiştiğini şöyle anlatıyordu: "TOGG Türkiye'nin 85 milyonunun ortak gururudur. Türkiye Yüzyılı'nın ilk fotoğrafı bu tesistir."
Bu muhteşem açılışı ve bu harika teknolojik yatırımı görünce insan ister istemez şu soruyu sormadan edemiyor: Neden bu topraklarda kendi insanını sevmeyen ve ona güvenmeyen siyasetçiler yetişiyor?
Fabrikayı geride bırakırken dudaklarımdan zaman zaman ihtiyacını duyduğum Nâzım'ın o dizeleri dökülüyor:
"Çok şükür, çok şükür bu günü de gördük..."