Yazar Necip Hablemitoğlu suikastını organize ettiği iddia edilen Özel Kuvvetler'in eski MAK Komutanı Levent Göktaş, Bulgaristan'da yakalandı.
İşin yakalanma kısmıyla ilgili soru işaretleri olması şaşırtıcı değil. İşin içinde çok daha şaşırtıcı şeyler var. En başta da sözü edilen isimler ve kurumları. Bildiğim kadarıyla Seferberlik Tetkik Kurulu, Özel Harp Dairesi ve şimdiki adıyla Özel Kuvvetler Komutanlığı tarihinde ilk kez bu düzeyde bir subay grubu suikastla suçlanıyor ve tutuklanıyor... Bundan daha şaşırtıcı ne olabilir?
Levent Göktaş bu grubun en önemli ismi... Onu önemli kılan da sadece Özel Kuvvetler mensubu olması, terörle mücadelede madalya alması veya İnan Kıraç'la ilişkisi değil, hep faili meçhul kalan siyasi suikastlarla ilgili ilk kez "emir veren" biri olduğu iddiası.
Bugüne kadar Abdi İpekçi'den Uğur Mumcu'ya onlarca suikastın tetikçilerine ulaşılsa da "emir veren"lerine ulaşılamadı.
Kafamızda yakalanmayan "hayali" bir ABD Gladyosu vardı. Oysa asıl uygulayıcılar içeridekilerdi. Onlar içimizden birileriydi ve ABD adına cinayet işliyor, suikast yapıyor veya toplumu birbirine düşüren işlere imza atıyordu. İçlerinde tescilli ajanlar da olabilir ama çoğu bunu Türkiye'nin "yararına" yaptığını sanıyordu. Önce NATO'cuydular, sonra FETÖ'cü olarak çıktılar karşımıza.
15 Temmuz'da el ele verip "Yurtta Sulh Konseyi" kurdular.
Yakın tarihimiz, gayri nizami harp yöntemiyle Türkiye'nin nasıl kuşatıldığının örnekleriyle dolu.
Ukrayna'da yakalanıp getirilen Nuri Gökhan Bozkır işte bu sistemin eskiden nasıl işlediğini çok çarpıcı bir biçimde deşifre eden itiraflarda bulundu. İlk kez gazeteci Zihni Çakır, 2014'te FETÖ Çatı davasında Bozkır'ın, Hablemitoğlu'nun katilinin bugün tutuklanan Tarkan Mumcuoğlu olduğunu söylediğini kayıtlara geçirdi. İddia sarsıcıydı; çünkü suikastı planladıkları iddia edilen Göktaş ve arkadaşları ile yazar Necip Hamblemitoğlu aynı milliyetçi-Atatürkçü düşünceye sahipti.
Bu bütün ezberleri bozan bir itiraftı. Geçmişte hep tersi düşünülüyordu.
Solcu aydını ülkücüler, ülkücü aydını solcular, laik aydını şeriatçılar öldürüyor ve katiller bulunsa da planlayıcılar bulunamıyordu. Ve herkes de birbirini suçluyordu. Halen de durum çok değişmiş değil.
Hablemitoğlu suikastı bu kirli tarih açısından turnusol kâğıdı niteliğinde. Ama hâlâ suikastın neden işlendiği bilinmiyor. Çözme iradesi bile eleştiriliyor. İtirafçı Bozkır dahil kimse net değil. Yargı çevrelerinde Bozkır'ın 5-6 farklı senaryo anlattığı söyleniyor. Mesela cinayetin işlendiği saatlerde HTS kayıtlarına göre, telefonun sim kartını çıkarttığı, arkasından birkaç farklı isimle konuştuğu tespit edildiği halde, suikastla ilgili en ince ayrıntıları hatırlayan Bozkır bunları hatırlamıyor. Bu anlatımlarda dikkat çekici bir not daha var. Bozkır, "katil" diye suçladığı Tarkan Mumcuoğlu'nun hem Necip Hablemitoğlu'yla hem de gazeteci Soner Yalçın'la Alman Vakıfları ve bir senaryo üzerine konuştuklarını da iddia ediyor. Sonra da konuştuğu o isimlerden biri öldürülüyor. Doğru mu bilmiyorum ama dehşet verici... Göktaş, yakalanmadan önce yazdığı mektupla bütün iddiaları reddediyor. Ama bu, şu gerçeği değiştirmiyor: İtirafçı Bozkır, neden Göktaş ve yakın arkadaşlarını böylesine ağır biçimde suçlasın... Bu sadece bir iç hesaplaşma mı yoksa dış operasyon mu?
Yazar İsmail Nacar'ın şu tespiti hiç de yabana atılacak gibi değil:
"Irak operasyonuna hazırlanan ABD, yeni AK Parti hükümetine mesaj verdi. Bize karşı çıkarsan, sistemin gerçek sahipleriyle seni karşı karşıya getiririz."
Getirdiler de...