Birkaç yıldır kur-faiz sarmalı hiç gündemden inmedi. Son günlerde doların inanılmaz hızlı yükselişi ve aynı hızda çöküşü yeni bir politikaya işaret etse de bu kısırdöngü 150 yıldır hiç değişmedi. Cumhuriyetin ilk dönemi hariç Osmanlı'nın son yıllarından bugüne, "para" meselesi bu devletin en önemli meselesiydi.
Nasıl dün Galata bankerleri, Osmanlı yönetimini parayla hizaya sokmak istedilerse bugün de küresel finans baronları ve onların Türkiye bayileri aynı şeyi yapıyor.
Şimdi gelin bugünün sıcak gündemiyle bire bir örtüşen ve 150 yıl önceye uzanan bir yolculuğa çıkalım ve bu topraklarda paranın izini sürelim.
O izi, İstanbul Karaköy'de kruvaziyer gemilerinin yeni mekânı Galataport'ta açılan, "Geçmişten Günümüze Finans Tarihi" sergisi çok net gösteriyor.
Sergi, yıllar önce AK Parti İstanbul il yöneticisi olarak tanıdığım genç işadamı Alpay Tarhan'ın finans tarihi koleksiyonundan oluşuyor. Tarhan'ın hem iş hayatı hem de koleksiyon merakı yeni değil, bir hayli eskilere uzanıyor. Ama ben onu daha çok, siyasi yanıyla tanıyorum. Hareketli ve dinamik bir genç olarak daha o yıllarda ABD başkan adaylığı için yola çıkan Hillary Clinton'ın New York'taki yemeğine katılarak dikkat çekmişti.
Tarhan, siyasi ve işadamı kimliği kadar koleksiyona ilgisiyle de dikkat çeken bir isim. Finans Tarihi Sergisi de bugünü anlamak açısından çok çarpıcı...
Tarhan serginin içeriğine ilişkin şu bilgileri veriyor:
"Koleksiyonumda bulunan hisse senetlerinden banka cüzdanlarına, sigorta poliçelerinden basılmış tüm banknotlara, şirketlerde, bankalarda kullanılan nesnelere uzanan çok sayıda finans mirasını ziyaretçilerimizle buluşturuyoruz."
Sergi sadece görselliğiyle değil, verilen bilgi ve sunum biçimiyle de göz dolduruyor. İnsanoğlunun çentik atarak başlattığı para serüveninin, önce madeni ve kâğıt paraya, bugün de kripto paraya dönüşü anlatılırken arka planda yaşanan çıkar kavgası da veriliyor.
İşte 150 yıl önce ilk kâğıt paranın Osmanlı'ya gelişindeki borç-faiz tuzağı:
"Avrupa 1 altın karşılığı kâğıt para için 1 altının beşte birini teminat göstermekle yetiniyordu. Oysa Osmanlı'da 1 altın para, ancak 1 altın karşılığında üretilebiliyordu. Bu tutum devlet kasasını boşaltmıştı. Her mali sıkışıklıkta Avrupa'yla doğrudan ticari ilişkileri olan Galata bankerlerinden yüksek faizlerle borç alınıyordu. Bu yüzden Osmanlı, kâğıt paraya geçerken iç ve dış finans dünyasından büyük bir direnç gördü."
Gördüğünüz gibi değişen bir şey yok. Sergide Çanakkale Savaşı'yla ilgili çarpıcı bir bilgiyi de ilk kez duydum. Meğer İngiliz emperyalizmi Çanakkale'yi geçeceğinden o kadar eminmiş ki, üzerinde Arapça yazıların olduğu bir gemi dolusu parayla gelmiş. Ama geçememişler, para da gemi de Çanakkale kahramanlarınca suya gömülmüş.
Sonrası malum, Kurtuluş Savaşı, cumhuriyetin ilanı ve ilk kâğıt paranın basılması... Atatürk fotoğrafıyla basılan ilk kâğıt paranın tarihi de 1927. Ancak sonraki yıllar, özellikle de 1947'den sonra her şey, Osmanlı'nın son yıllarından farklı olmadı. Kur-faiz tuzağı darbelere paralel her on yılda bir tekrar edildi ve küresel ekonomik vesayet düzeni hiç değişmedi. Çok değil 2 binli yılların başında 20 milyonluk kâğıt para basılmıştı bu düzende.
Başkan Erdoğan'ın son hamlesi, işte bu düzene bir isyandı ve arkası da gelecek.
Not: Bu sergi Merkez Bankası, Halkbank ve Ziraat Bankası katkılarıyla gerçekleşiyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz