Geçmişte de benzer atamalar yapıldı ama AK Parti'nin son yıllarda bir elin parmaklarını geçmeyen diplomat atamaları bir hayli tartışıldı. Oysa atanan diplomatların hepsi dış politikaya yabancı olmayan ve siyasetin içinden gelen isimlerdi. Kimi önyargılarla "yeni model büyükelçiler" diyerek küçümsedi, kimi de FETÖ gibi şer odaklarının iftiralarıyla itibar suikastı yaptı.
Ama nedense kimse de dönüp "yeni model diplomatlar"ın bulundukları ülkede Çin'de, Viyana'da veya Washington'da ne yaptığına bakmadı. Üstelik önyargılarla eleştirdiler... Onlardan biri de eski AB Bakanı Egemen Bağış'tı... Bağış, AB Bakanlığı'ndan itibaren yakından izlediğim bir siyasetçi. Sürekli bir şeyler üretmeye çalışan, yerinde duramayan hiperaktifliğiyle dikkat çeken bir isim. Sadece devletten devlete ilişkilerde değil, kültürden turizme, ticaretten sivil toplumla ilişkilere kadar her alanda bir büyükelçi olarak çok aktif bir rol üstleniyor.
Bir yandan İslam Konferansı Örgütü'nün Prag'da görev yapan büyükelçiler çalışma grubunun başkanlığını yapıyor, öte yandan Çekya'nın önemli bir gazetesinde FETÖ'yü anlatan yazılar yazıyor. Örneği var mı bilmiyorum ama Youtube kanalı olan bir büyükelçi olarak da dikkat çekiyor. Orada her hafta mutlaka Türkiye'yi ve Türkiye'nin Çekya'daki izlerini tanıtan bir etkinlikten söz ediyor. En son Türk Kahvesi temalı Kültür Festivali çerçevesinde düzenlenen golf turnuvasıyla Prag'ın sanat ve iş dünyasının önemli isimlerini bir araya getiriyor ve bir hayli ilgi çekiyordu.
Ama onun bu köşeye konuk olmasının nedeni sadece bunlar değil, son dönemde dünyanın en önemli meselesi göçmenlerle ilgili yaptığı çarpıcı çalışma.
Büyükelçi Bağış, göçmen meselesini Çekya'nın gündemine taşımak için ilginç bir yola başvurduğunu şöyle anlatıyor:
"Göçmen karşıtlığının yükselişini, Batı kapitalizminin yetiştirdiği en başarılı milyarderlerden müteveffa Steve Jobs'un aslında Ortadoğulu bir göçmen olduğunun altını çizerek eleştiren ve çarpıcı eserleri ile tanınan ünlü sanatçı Banksy'nin Prag'da Türk girişimciler tarafından açılan sergisiyle anlattık."
Gerçekten de ilginçti, çünkü göçmen meselesi bundan daha iyi anlatılamazdı. Bir yanda ABD'li milyarder Steve Jobs'un göçmen kimliği, öte yandan "Sistemin çarpıklığına darbe vuran sessiz bir protesto sesi" olan aykırı sanatçı Banksy...
Steve Jobs az çok biliniyor ama Banksy'nin iyi tanındığı halde gerçek kimliği bilinmiyor. O esrarengiz bir sanatçı. Başta İngiltere olmak üzere farklı ülkelerde yaptığı çarpıcı duvar resimleriyle (grafiti) ünlenen aktivist, yazar, ressam, küratör ve bir sokak sanatçısı. İngiliz olması dışında hakkında başka bir şey bilen yok. "Banksy" ise sadece eserlerinde kullandığı bir imza.
Bu nedenle o daha çok "Duvarların Efendisi" olarak biliniyor. Bir sanat sitesinde bu efsane sanatçı şöyle anlatılıyor:
"Banksy önemlidir, çünkü tektir! Sistemin çarpıklığına darbe vuran sessiz bir protesto sesidir! Geceleri biz uyurken duvarları politik eleştirilerle boyar. Popüler kültürün piyonu olmaya karşı olan sanatçı, fırça darbeleriyle en popüler isyanı yine kendisi başlatmıştır."
İşte üç Türk girişimci, Büyükelçi Bağış'ın çabasıyla böyle bir sanatçıya sponsor oluyor ve "göçmen sorununu" Prag sokaklarından Avrupa kamuoyuna iletiyordu.
İçinden geçtiğimiz zaman diliminde eminim kurum içinden gelen veya gelmeyen bütün büyükelçi ve diplomatlar aynı motivasyonla çalışıyor. Bu da bugünün, vesayet döneminden farkını gösteriyor.