Türkiye, Manavgat'ta başlayan büyük yangınla boğuşurken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da yangın gündemine Türk Hava Kurumu tartışmasıyla giriyordu:
"THK'nın 2002'de yangınları söndürmek üzere 19 uçağı ve pilotu vardı. 2002'de bunlar varken neden şimdi yok? Nereye gitti bu uçaklar?"
Soru kışkırtıcı bir soruydu ve hedefe de ulaştı. Bir yangına kimler ve nasıl müdahale edildiğini bilen, bilmeyen onlarca insan öfkeyle aynı soruyu sordu:
"Nerede bu uçaklar?"
Aslında Kılıçdaroğlu'nun derdi gerçekten Türk Hava Kurumu'na ait uçaklar olsaydı, en azından geçen yıl bu konu tartışıldığında devreye girer ve ilgilenirdi. Hiç oralı olmadı. Hatta geçen yıl CHP Parti Meclisi üyesi Haluk Pekşen'in kurumda etkili olduğunu, kurumun avukatlığını da kızının yaptığını yazmış ve aramızda küçük de olsa bir tartışma yaşanmıştı.
Yaşanmıştı, çünkü bu ilişki de kurumun kötü yönetildiğine işaretti. Bu yönüyle THK, CHP'ye çok benziyordu, biri siyaseten diğeri de ekonomik olarak iflasın eşiğindeydi. Bu da sadece son bir iki yıla özgü değildi. Kurumun yakın geçmişi hep "zimmet" suçlamaları ya da "Kim daha fazla Atatürkçü?" tartışmalarıyla doluydu. Ama asıl kırılma ve düşüş, "yolsuzluk" iddiasıyla cezaevine giren emekli Hava Pilot Tümgeneral Osman Yıldırım döneminde başladı.
O günden sonra kurumun ne itibarı kaldı, ne de parası...
Oysa Atatürk'ün 1925'te kurduğu THK, 2009'a kadar birçok alanda önemli işler yapmış, pilot ve paraşütçü yetiştirmeden havacılık festivallerine kadar bir dizi alanda tek kurum olarak varlığını sürdürmüştü. Özel bir dernek ve vakıf statüsünde olduğu için de devlet değil hiç kimse karışamıyordu. Bildiğim kadarıyla özel ihale kanununa tabiydi.
KURUMA 'ÇÖKMEK' İSTEYENLER VARDI
Ayrıca vatandaşın ve büyük olasılıkla devletin de katkısıyla çok değerli mülklere sahipti. Bu yüzden de kuruma "çökmek" isteyenlerin sayısı bir hayli fazlaydı. Özellikle de kurumun İstanbul'un en gözde semti Laleli'deki beş yıldızlı oteli ve dükkânları iştah kabartmış ve rant kavgalarına neden olmuştu.
Kurumu ciddi borca sokan, yakınlarını etkili yerlere getiren Yıldırım, tutuklanıp cezaevine girdikten sonra göreve, emekli generaller Kürşat Atılgan ve Bertan Noygarlıoğlu geldi. Ancak ikisi de kurumu saplandığı borç batağından çıkaramadı. Sonunda mahkeme kararıyla THK'ya kayyum atandı.
Açıkça kurum kötü yönetildiği için bu noktaya gelmiş ve elindeki uçakları bile çalıştıramaz olmuştu.
Şimdi gelinen noktaya bakın, "Uçaklar nerede, neden uçurtulmuyor?" diye yüksek tonda soran Kılıçdaroğlu, önceki gün kurumu ziyaretinden sonra bir gazetecinin şu sorusuna vites küçülterek cevap veriyordu.
Gazeteci: Çalışabilir durumda olan hiçbir uçak yok muymuş şu anda hangarda?
Kılıçdaroğlu: Hayır, şu anda yok.
Peki, neden yok?
Onun cevabını da şöyle veriyor:
"Geçmişte yapılan çok büyük yolsuzluklar var. Bu yolsuzluklar şu anda yargıda."
Gördüğünüz gibi yangının başlarında parlayan Kılıçdaroğlu, yangınla birlikte sönüşe geçmiş ve gerçeği görmüştü. Ama ne yazık ki, en başta devreye soktuğu "yalan" algı CHP'lilerin ve bazı kesimlerin kafasına öyle mıh gibi işlendi ki geri adım atsa da işe yaramazdı.
Belki de asıl hedef buydu
Şimdi hep birlikte Kılıçdaroğlu'nun bu operasyonu nasıl sürdüreceğini merakla izleyeceğiz. Acaba 11 büyükşehir belediye başkanıyla 4 milyon doları toplayıp THK'yı kurtaracak mı?
Eğer bu gerçekleşirse, yangınların ve kendisinin negatif çıkışıyla ülkeye verilen zarar bir nebze de olsa azalır ve Cumhuriyet'in en önemli kurumu kurtulur, biz de teşekkür ederiz.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz