Ortada erken veya erkene yakın bir seçim ihtimali yok ama bir seçim havası var. Partiler hem kendi içlerinde hareketli hem de ittifaklar arası özel ve gizli görüşmeler sürüyor.
Cumhur İttifakı'nda Cumhurbaşkanı adayı ve yol haritası büyük oranda belli olsa da Başkan Erdoğan'ın son Diyarbakır çıkarması, bu ittifak çevresinde de sürpriz gelişmeler yaşanabileceğini gösteriyor.
Aynı şeyi Millet İttifakı ve "dostları" için söylemek zor.
Orada bilinçli bir belirsizlik hâli var. CHP'nin başını çektiği Millet İttifakı bileşenlerinin, 2023 seçimlerine hangi aday ve hangi partilerin ittifakı ile gideceği meçhul...
Meral Akşener'in dediği gibi Cumhur İttifakı karşısına ikili bir yapıyla, Millet İttifakı ve HDP adayıyla mı çıkılacak yoksa herkes kendi adayıyla mı?
Ya da açık açık HDP'yi de ittifakın içine katarak yeni bir yol mu denenecek?
OYALAMA STRATEJİSİ
Hiçbir muhalefet partisi bu sorulara, bugünden açık ve net bir cevap veremez, vermek de istemez.
Çünkü bu tartışmalı ve belirsiz durum, seçimlere 6 ay kalana kadar devam etmeli ki, "çatlama" falan olmasın. Bu bir oyalama stratejisi... Kuşkusuz başka nedenler de var. En başta da muhalefetin motor gücü olduğunu söyleyen CHP'nin topluma umut verememesi ve kayda değer bir oy artışı sağlayamaması. Ayrıca CHP Genel Başkanı olarak Kemal Kılıçdaroğlu adaylığa hazır olduğunu söylese de parti içinde "o makamı" çok daha fazla isteyen Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi aktörler var.
FONDAŞ MEDYA KİMİ İŞARET EDECEK?
Ama en önemlisi, seçim sath-ı mailine girildiğinde, yani seçimlere 6 ay kala hangi parti önde olacak, hangi siyasi aktörün "yıldızı" parlatılacak ona bakmak gerekiyor. Tabii burada da gözler "küresel dostlar" ve onların fonladığı "fondaş medya"nın kimi işaret edeceğinde olacak?
Gördüğünüz gibi buraya kadar hiç HDP'den söz etmedim. Oysa herkes biliyor ki, HDP'siz muhalefetin seçim kazanma şansı yok. Çok açık şekilde HDP, muhalefet cephesinin "kilit" partisi durumunda.
Bu nedenle HDP eşbaşkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar her defasında hep aynı şekilde esip gürlüyorlar: "Bizi hesaba katmazsanız bu iş olmaz."
Herhalde bunu AK Parti'ye veya Cumhur İttifakı'na söylemiyorlar, muhatap belli: Millet İttifakı ve o ittifakın "mimarı" CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu...
Peki, Kılıçdaroğlu ne cevap veriyor? Aslında sadece Kılıçdaroğlu değil, hiç kimse dikkate almıyor.
İş öyle bir noktaya varmış ki, sevgili Abdülkadir Selvi, şöyle deme gereği duymuş:
"Uyarıları pek anlaşılmamış olmalı ki Pervin Buldan ikinci açıklamasının dozunu yükseltti."
Dozu yükseltmiş de ne demiş? Onu da, "Millet İttifakı'ndan size herhangi bir katılım çağrısı oldu mu?" sorusuna verdiği şu cevaptan öğreniyoruz: "Ne onlardan böyle bir çağrı geldi, ne bizde böyle bir heves var. Buna ihtiyacımız da yok."
Buldan açık açık "Biz artık Millet İttifakı'nda yokuz" diyor ama kimse oralı değil. Tıpkı Sırrı Süreyya Önder'in Millet İttifakı iktidarını "kör bıçak"a benzetmesi gibi.
Hele bu konuşmalar Kılıçdaroğlu'nun hiç umurunda değil, kaygı falan duyduğu da yok.
Neden acaba?
Neden CHP'ye ve Millet İttifakı'na İstanbul ile Ankara gibi büyükşehirleri kazandıran ve arkasında yüzde 10 oyu olan bir partinin legal "liderleri" ciddiye alınmıyor?
Cevabı çok açık değil mi? Ortada sivil bir HDP iradesi yok da ondan. Kılıçdaroğlu da bunu bildiği için onları muhatap kabul edip cevap bile vermiyor. Kimi muhatap aldığını da halktan gizliyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz