CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'lilerin görmezden geldiği ve çok tartışılan "Cehape zihniyeti" belgeselinde, o zihniyete karşı çıktığını, değiştirmek istediğini söylese de, yaptığı onu bile aratıyor.
Sadece yatırımlara karşı çıkıp ülkeyi kötü göstermiyor, gündelik hayatı kirleten siyasi yalanlarla toplumda infial oluşturuyor.
Böyle bir siyaset tarzı, ne Ecevit ne de Baykal döneminde görüldü. Bu daha çok, 60 darbesi öncesi İnönü dönemi yalanlarını hatırlatıyor.
Şu hâle bakın, milyonlarca gencin üniversite sınavına girdiği gün, T24 denilen haber sitesi şöyle bir yalan ortaya attı: "Katarlı öğrenciler, tıp fakültelerine sınavsız girecek."
Bu yalanı da hızlı bir biçimde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu paylaştı.
Tıpkı Suriyeliler hastanelerde bedava tedavi görüyor yalanı gibi.
Oysa haberin yalan olduğu kısa sürede ortaya çıktı ve haberi yapan T24 sitesi bile "özür dileyerek" bunu duyurdu. Tabii olayın, "özür"le geçiştirilmemesi de gerekiyor ama asıl vahim olan, bu yalanı paylaşan ve gençleri infiale sürükleyen Kılıçdaroğlu'nun hiç oralı olmaması. Attığı tweet'i bile silmedi.
Bu yöntemi sadece o da değil, CHP'nin birçok siyasi aktörü kullanıyor. Onların başında da İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu geliyor. Yalan siyasetin en ısrarcı isimlerinden. Bir süre önce Sağlık Bakan Fahrettin Koca, şöyle bir açıklama yapmıştı:
"Yaz döneminde 18 yaş üstü herkes aşılanabilir."
Kaftancıoğlu'nun buna cevabı, Tarkan'ın "Arsız arsız patlatıyor" şarkı sözlerini hatırlattı:
"Yaz bitiminde bu sözü hatırlatınca yüzü kızarmayacak. Bir hekimin göz göre göre bu derece yalan söyleyebilmesi ağırıma gidiyor. Değer mi? Mesleğinden utanmıyorsa kendinden utanır insan."
Doğrusu kendisinde biraz utanma duygusu olsaydı bu kadar arsızca ve saygısızca bir eleştiri yapmaz, daha makul bir dil kullanırdı. Ne dersiniz, şimdi yüzü kızarmış mıdır?
Bu siyaset tarzı, sadece Türkiye'nin gelişmesini, demokrasinin derinleşmesini sekteye uğratmıyor, aynı zamanda siyasete güveni de sarsıyor.
CHP'NİN AŞIRI SOLCULARI
Kılıçdaroğlu CHP'si sadece yalanı bir siyaset tarzı olarak kullanmadı, ilginç bir siyasi savrulmanın da kuluçkası oldu. Atatürkçülerin, ulusalcıların etkin olduğu CHP gitti, yerine ilkesiz bir biçimde eski sağcılardan muhafazakârlara, aşırı soldan şiddetseverlere tek ortak noktaları "Erdoğan düşmanlığı" olan bir parti geldi.
Bu yüzden de parti içinde birbirine düşman onlarca siyasi aktör var. Bunları uzun süre bir arada tutmak da pek mümkün görünmüyor. Belki de bu yüzden Kılıçdaroğlu, alelacele "erken seçim" istiyor. Ya da şöyle diyelim; Kılıçdaroğlu'nun klasik tavrı, gitmesini istediklerini psikolojik bunalıma sokuyor, etkisiz kılıyor ve "gidin" diyor.
ŞİMDİ SIRA PARTİ İÇİNDEKİ AŞIRI SOLCULARDA...
İlk bayrak açan da Sera Kadıgil oldu. Bülent Tezcan'ın gözdesi Kadıgil, toplumda karşılığı olmayan marjinal TİP'e geçerek "devrim yolunu" açmış oldu. Onu Ali Şeker, Sevda Erden Kılıç ve Ali Haydar Hakverdi'nin takip edeceği söyleniyor. Bu istifalar şimdilik durdurulsa da er veya geç olacak deniyor.
Nasıl denmesin ki, solun tarihine sahip çıkacaksın, Mansur Yavaş-Ekrem İmamoğlu gibi sağdan gelen siyasi aktörlerle aynı parti safında "devrim" mücadelesi vereceksin, "milliyetçi" İYİ Parti'yle ittifak yapacaksın, emperyalist ABD'nin aparatı olan PYD'ye "devrim selamı" yollayacaksın, sonra da kalkıp CHP içinde "sosyalist" geçineceksin. Bu kadarını içine sindiren Kadıgil'lerin yaptığını bir dönem sık parti değiştiren Fırıldak Kubi bile yapmamıştı.