Dün İstanbul için, hatta Türkiye için tarihi bir gündü. Başkan Erdoğan'ın 10 yıl önce duyurduğu "çılgın projesi"nin ilk temeli atıldı.
Otobanlar, duble yollar, tüneller, köprüler, demir, deniz ve hava yollarıyla donatılan Türkiye, artık yeni bir su yoluyla tanışacak
Ne yazık ki, İstanbul Havaalanı'na, Marmaray'a, Avrasya Tüneli'ne ya da Halkalı'dan çıkıp Pekin'e uluşan trene "bön bön bakıp" inanmayanlar bunlara da inanmadı, burun kıvırdı. Hatta "İleri Biyolojik Arıtma Tesisi" için "temel atmama" töreni yapan İBB Başkan Ekrem İmamoğlu, felaket tellallığı yaptı.
Bu siyasi aktörlerin hiçbiri de dönüp geçmişe bakmadı ve tarihten ders almadı. Hiçbiri de İsmet Paşa döneminde uçak fabrikalarının neden kapatıldığını, ülkenin demir ağlarla örülmesini neden durdurduklarını, Keban Barajı'ndan Boğaziçi'nin ilk incisi 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne "Dedelerinin Türkiye'sinde" nasıl karşı çıkıldığını sorgulamadı.
O yıllarda birçok laik-cumhuriyetçi yazar ve aydının "solculuk" adına karşı çıkmaları bir yana, rahmetli Bülent Ecevit bile o negatif rüzgârdan kendini kurtaramadı. Başkan Erdoğan'ın da hatırlattığı Ecevit, "Kurbağalara göl yapıyorsunuz" dediği Keban Barajı için şöyle söylüyordu:
"Bu kadar enerjiyi toprağa mı vereceksiniz?"
O ufuksuzluk hiç değişmedi. Bu da CHP'nin kadersizliği... Bırakın klasik CHP'lileri, ister İmamoğlu gibi Anavatan geçmişi olsun, ister Abdüllatif Şener gibi Milli Görüş geleneğinden gelsin, isterse sosyalist soldan, sonuç değişmiyor; CHP devşirdiğini kendisine benzetiyor.
Bu yüzden de istisnasız hepsi Kanal İstanbul gibi büyük projelere karşı çıkıyor.
Oysa Kanal İstanbul, Türkiye'yi müthiş bir rekabetin yaşanacağı 21'inci yüzyıla hazırlayan, şehirlerini birbirlerine ve küresel merkezlere bağlayan büyük altyapı yatırımlarının tamamlayıcısı bir proje... Bu yüzden Başkan Erdoğan ısrarla şöyle diyor:
"Kanal İstanbul sadece Türkiye'nin değil, dünyanın en önemli projesidir."
GEÇİŞ GARANTİLİ YALANLAR
Sadece Kanal İstanbul değil, yap-işlet-devret modeliyle yapılan her yatırıma bir kulp takılıp itibarsızlaştırılıyor. Ağızlarına sakız ettikleri de devletin "geçiş garantisi" vermesi... Siyasetçisinden yazarına biraz da pandemi dönemini fırsat bilerek yüklendikçe yüklendiler. Oysa piyasalar biraz canlanınca, Avrasya Tüneli'nden İstanbul-İzmir otobanına hepsinin yoğun ilgi göreceği çok açık. Şimdiden geçiş garantisi verilen sayı yakalandı bile.
Çok tartışılan Osmangazi Köprüsü ve İstanbul-İzmir Otoyolu'ndaki geçiş rakamlarına bakın.
Osmangazi Köprüsü'nde garanti edilen günlük araç geçiş sayısı 40 bin.
Şu anda pandemi döneminde bile geçen araç sayısı 36 bin 415. Gelelim İstanbul-İzmir Otoyolu birinci bölümüne. Burada da garanti edilen araç yine 40 bin.
Peki sonuç? Söylenenlerin tam tersine iki yıl içinde artıya bile geçildi: Günlük ortalama geçiş sayısı 45 bin 280...
MİLLETVEKİLİ MÜTEAHHİTLER
Gelelim muhalefetin, siyasi bir itibarsızlaştırma haline dönüştürdüğü "yandaş müteahhit" meselesine... Önceki gün Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Ahmet Hakan'ın konuğuydu. Söz müteahhitlere gelince Bakan bilinen ama üzerinde pek durulmayan CHP'li müteahhit gerçeğinden söz etti. Yap-işletdevret projelerinin açık ihale yöntemiyle verildiğini ve CHP'ye yakın müteahhitlerin de ihale aldığını söyledi. Hatta müteahhit milletvekillerinin olduğundan da söz etti.
İşini iyi yapanları partilere göre ayırmak doğru değil ama yine de insan merak ediyor: Acaba CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu merakı giderip şeffaflık gereği devletten iş alan CHP'lileri açıklar mı?