ABD Başkanı Joe Biden'ın Suriye'den Doğu Akdeniz'e, Libya'dan Karabağ'a kadar geniş bir coğrafyada etkili olan Türkiye'ye karşı nasıl bir siyaset izleyeceği merak ediliyor. Bunu sadece biz değil, AB ve Ortadoğu ülkeleri, hatta Rusya bile dikkatle izliyor.
Bölgemiz büyük oranda da bu siyaset ekseninde şekillenecek. Yeni bir yaklaşım mı göreceğiz yoksa Obama dönemi gibi PKK, FETÖ veya DEAŞ'ın devreye sokulduğu vekâlet savaşları üzerinden kaos siyaseti mi izleyecek?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Taç giyen baş akıllanır misali, bir kısım siyaset uzmanı, Biden'ın başkan olduktan sonra daha gerçekçi bir siyaset izleyeceğini ve Türkiye'yle ilişkileri "kurumsal" akılla yürüteceğini söylüyor. Doğrusu buna ilişkin ortaya çıkmış bir işaret yok. Ama tam tersini gösteren var. Örneğin, Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in Türkiye'yi "sözde stratejik müttefik" olarak nitelemesi.
Ama daha vahimi, ABD'deki düşünce kuruluşlarının Biden'a önerileri... Elimde İsrail yanlısı Demokrasiyi Savunma Vakfı'nın (FDD) Ocak 2021 tarihli bir raporu var. Bu vakfın adını yakın geçmişte çok duyduk. Özellikle de Netanyahu-BAE destekli bölgenin "karanlık adamı" Dahlan'ın organize ettiği "Türkiye-Katar" operasyonuyla...
İşte bu vakıf şimdi Biden'a, "Trump'tan Biden'a ABD Ulusal Güvenliğinin Gelecekteki Yolu" başlıklı bir rapor hazırlamış. Raporda vakfın iki önemli isminin imzası var: John Hannah ve David Adesnik... Hannah adını 15 Haziran 2016'da, yani 15 Temmuz darbe girişiminden bir ay önce yazdığı şu satırlardan biliyoruz:
"Türkiye'de hâlâ bir darbe riski var. Türkiye yoldan çıkan bir NATO ülkesi ve er ya da geç bir hesaplaşma günü ihtimal dahilinde."
Yeni raporun içindeki bölümlerde farklı imzalar da var. O imzacılardan biri de eski CHP Milletvekili şimdinin FETÖ'cüsü Aykan Erdemir... Erdemir, Philip Kovalski'yle birlikte "Güncel Politika-Türkiye" bölümünü yazmış. Bu bölümde yer alan değerlendirmelere geçmeden önce raporun ilginç bir yaklaşımına dikkat çekelim.
Rapor, Avrupa'dan Hindistan'a, İsrail'den Rusya'ya hatta enerji meselesinden insan hakları sorunlarına kadar bir dizi alanı kapsıyor ve ülkeyi inceliyor.
Fakat ilginç olan şu: Hangi ülkeyle ABD ilişkisi incelenirse incelensin o incelemenin sonunda veya içinde mutlaka bir "Türkiye" başlığı var.
Bu da iki şeye işaret ediyor: Ya ABD derin aklı, aklını Türkiye'ye takmış ya da Türkiye gerçekten küresel bir oyuncu ki ABD bu kadar önemsiyor. Her ikisi de doğru aslında.
Alın Avrupa-ABD ilişkilerinin incelendiği ilk bölümdeki Türkiye notunu:
"(ABD) Yönetimin pasif tutumu, NATO üyelerini birbirine düşürmüş ve Türkiye'nin otoriter Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e büyük ölçüde fayda sağlamıştır."
Dikkatinizi çekmiştir, Putin için söylenmeyen "otoriter" tanımı Başkan Erdoğan için kullanılıyor.
Hindistan'ın S-400 almaması için de Türkiye bir korkutma örneği olarak veriliyor.
İsrail başlığı altında ise Türkiye "Bugünün dostu hızlıca yarının düşmanı olabilir" denilerek anılıyor.
İnanılır gibi değil ama en büyük yalanları da şu: Suriye'de üstelik tek savaşan ülke olmasına rağmen Türkiye'nin DEAŞ'a karşı savaşmadığını söyleyebilmeleri.
Bu iddiayı hâlâ Türkiye'de de seslendirenler var. Zaten eski CHP milletvekili Aykan Erdemir'in orada olması da bunu gösteriyor. Peki, şimdi soralım, bugün ABD'de Türkiye düşmanlığı yapan FETÖ'cü Erdemir, daha 2011 yılında nasıl CHP milletvekili oldu? Yarın onun yazdıkları ve hikâyesiyle devam edelim.