Siyasi partilerin şiddetle arasına mesafe koymaması hem çok tartışılıyor hem de çok istismar ediliyor. İş öyle bir noktaya vardı ki, bırakın PKK ile ilişkili HDP'lileri, ülkenin anamuhalefet partisi genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bile hendek kazarak şehirleri kan gölüne çevirmeye çalışan örgüt militanlarına "arkadaşlar" diye seslenebiliyor.
O da yetmiyor ki, Kobani vandalizminin işaret fişekçisi Demirtaş'a sahip çıkan şu sözleri söylüyor:
"Selahattin Demirtaş, bütün bu iddianameleri şeref madalyası olarak taşıyacak."
İçeriden ve dışarıdan bir Demirtaş güzellemesi yapıldığını görmek için kâhin olmaya gerek yok. AİHM kararı da bu sürecin bir devamı niteliğinde. AİHM Büyük Dairesi, Demirtaş'ın Kobani vandalizmine, hendek terörüne desteğini, hatta "Başkan Apo'nun heykelini yapacağız" sözlerini "iktidara yönelik sert ve sarsıcı" eleştiri olarak niteliyor. Demirtaş'ın şu sözünü de bir yere not edin:
"1984 hamlesi olmasaydı, gerilla savaşı olmasaydı, kimse bugün Kürt halkının varlığından söz edemezdi."
Bütün bunlara rağmen AİHM, çok açık bir siyasi karar veriyor. Oysa AİHM'in daha önceki kararları böyle değil.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Şimdi gelin şiddetle ilgili daha önce verilmiş birkaç karara yakından bakalım:
Basklı karikatürist Leroy
Leroy Davası, Fransa... 13 Eylül 2001'de Fransa'da bir karikatür yayınlanır. 11 Eylül 2001 saldırısında uçakların gökdelenlere saldırısını anlatan karikatürist, resimaltı olarak şu notu düşer: "Hepimiz bunun hayalini kurduk... Ama Hamas gerçekleştirdi."
Türkiye'de bu sözü Demirtaş söylese şiddeti teşvik etmiş sayılır mıydı acaba?
Neyse, 2 Ekim 2008'de AİHM saymış ve o söz nedeniyle "şiddeti teşvik" etmekten mahkûm olan karikatüristin başvurusunu reddetmiş. Gerekçesi de ders niteliğinde:
"Amerika'nın şiddet yoluyla yok edilmesi fikrini desteklemekte ve yüceltmektedir."
AİHM, bir de haklı olarak ABD'de yaşamını yitiren binlerce sivilin maruz kaldığı şiddete olumlu bakılmasına karşı çıkarak karikatürle ilgili özel bir "hassasiyete" dikkat çekiyor: "Böyle bir mesajın politik olarak hassas bir bölgede, yani Bask ülkesinde etkisi gözden kaçırılmamalıdır."
Yani AİHM, ABD'deki İkiz Kuleler'i vuran uçakları karikatürle desteklemenin, hele hele bunu Bask gibi hassas bir bölgede yapmanın açık biçimde "şiddeti teşvik" olduğunu belirtiyor. Peki neden aynı hassasiyeti Irak ve Suriye'yle 1300 km sınırı olan ve sürekli PKK ve DEAŞ'ın terör saldırılarına veya Kobani vandalizmine maruz kalan Türkiye için göstermiyor?
Zana kararı
Bu açıdan Demirtaş'ın siyasi öncülerinden Mehdi Zana kararı da farklı değil. Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde yatan Zana, Cumhuriyet gazetesine 30 Ağustos 1987 tarihinde bir demeç verir:
"PKK'nın ulusal kurtuluş hareketini destekliyorum. Katliamlardan yana değiliz, yanlış şeyler her yerde olur. Kadın ve çocukları yanlışlıkla öldürüyorlar."
Bu sözleri nedeniyle Zana, 12 ay ağır hapse mahkûm olur ve dosyası AİHM'e götürülür. AİHM, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ciddi çatışmaların sürdüğü bir dönemde, bölgede yaşayan halkın büyük bir çoğunluğunun tanıdığı ve siyasi bir kimliği bulunan Mehdi Zana'nın yaptığı bu açıklamanın, bölgedeki gerginliği daha da artırabileceğine, verilen cezanın zorlayıcı bir toplumsal gereksinime yanıt verdiğine ve bir ihlal olmadığına karar verir.
Şimdi bu iki karar ile Demirtaş'ın söylediklerini yan yana koyun. Aralarında bir fark olmadığı gibi Demirtaş çok daha fazlasını söylüyor. Peki, AİHM, neden dün bu kararları verirken bugün bambaşka bir karar veriyor?
Gerekçesi siyasi değil de nedir?