Uzun zamandır Selahattin Demirtaş, içeride de dışarıda da sivil siyaset açısından ciddi sorun olmaya devam ediyor. Vesayetçilerin güzellemeleriyle başlayan hızlı yükselişi kısa sürede onun kullanışlı bir aparat olduğunu gösterdi. "Türkiyelileşme" projesinin sekteye uğratılmasında, 6-8 Ekim kışkırtmasıyla 53 insanın hayatının yok edilmesinde, "yüzyıllık barış projesi" denilen çözüm süreçlerinin heba edilmesinde onun dolaylı veya direkt katkısı oldu.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Bu rolüyle özellikle 2013'ten sonra Türkiye'ye çekidüzen vermeye çalışan küresel güçlerin gözbebeği haline geldi.
Artık o da FETÖ kadar kullanışlı küresel bir aparattı. Tutuklanması, cezaevindeki yaşamı, attığı tweet'ler, yazdığı kitaplar içeride CHP ve İYİ Parti'nin, dışarıda da küresel güç merkezlerinin ilgi odağındaydı. O merkezlerin başını da Avrupa çekiyordu. Bu yüzden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), onu hiç yalnız bırakmadı. Her defasında Demirtaş'ın PKK'yla ilişkisini görmezden gelerek hukuka uysun veya uymasın serbest bırakılmasını istedi. Oysa AİHM, İspanya'da terör örgütü ETA'nın siyasi kolu Herri Batasuna ile ilgili ciddi kararlar vermişti. Şu tespit onlara ait: "Teröristleri veya şiddet eylemlerini teşvik etme ya da teröristleri ve şiddet eylemlerini övme, ödüllendirme, hürmet gösterme..."
AİHM'in son Demirtaş kararıyla bu karar kıyaslanamaz bile. AİHM, ilk kez bu kadar açık hukuk dışı ve siyasi bir karara imza attı. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum kararın siyasi oluşunu şöyle açıklıyordu: "AİHM; Demirtaş'ın 2019 yılındaki tutuklanmasıyla ilgili iç hukuk yolları tüketilirse o zaman değerlendirilir demesi gerekirken, tuttu hakkında iç hukuk yolları tüketilerek başvuru yapılmamış 2019 tutuklamasıyla 2016 yani ihlalin giderildiği tutuklamayı birbirine bağladı ve 2019 tutuklamasından dolayı ihlal verdi. Bu skandal bir karar. Tıpkı 367 anayasa yorumu gibi. Kardeşim 2019 önüne gelsin, sen yine ihlal kararı vereceksen ver. 2019'la ilgili Anayasa Mahkemesi bir karar vermiş değil. İç hukuk yolları da tükenmiş değil.
Peki, buna rağmen niye kalkıp 2019 kararına karşı bağımsız bir başvuru olmadığı halde bunun devamdır deyip karar veriyorsun. Nereden biliyorsun? Bu adama isnat edilen çok sayıda suç var. Her suçun ayrı hukuki dayanağı ve ayrı delili var.
Bu bile tek başına kararın hukuktan ne kadar uzak olduğunu ve AİHM'nin artık Türkiye'ye karşı, meseleye Avrupa Konseyi hukuku ve sözleşme çerçevesinde değil, Avrupa-Türkiye siyasi ilişkileri çerçevesinde tek yönlü baktığını ortaya koyan bir karardır. Yani siyasi yoğunluğu tavan yapmış hukuki değeri neredeyse sıfırlanmış bir karardır.
Bu yüzden de AİHM artık bizim için güvenilir bir hukuk mercii olmaktan büyük ölçüde çıkmıştır. AİHM'in Türkiye'de yeniden güven kazanabilmesi için siyasi saldırganlıktan uzaklaşıp hukuk içinde hareket etmesi gerekir."
***
HALK ERKEN SEÇİM İSTİYOR MU?
Muhalefet partileri sık sık erken seçimi gündeme taşıyor. Buna gerekçe olarak da ısrarla "ülkenin kötü yönetildiğini" söylüyorlar. Oysa halkın gündeminde ne erken seçim var, ne de umut veren bir muhalefet partisi. Bunu CHP'ye yakınlığıyla bilinen Konsensus'un yaptığı son araştırmada da görüyoruz. 81 ilde yapılan araştırmadan iki soru dikkat çekiyor; ilki bugün seçim olsa hangi ittifaka oy verirsiniz?
Cumhur İttifakı yüzde 51.4... Millet İttifakı artı HDP yüzde 46.3. İkincisi erken seçim konusu... 2020 diyenler yanıldı ama şimdi de 2021 diyorlar. Peki, halk ne diyor? Olur diyenler yüzde 24.4. 2023'te zamanında olur diyenler yüzde 75.6... Herhalde muhalefet liderleri ya sokaklara inmiyorlar ya da inseler bile halkı dinlemiyorlar.