Başkan Erdoğan, AK Parti grup toplantısında birkaç gündür süren tartışmalara son noktayı koydu:
"Ülkemize önemli hizmetler veren Berat Albayrak'a şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum."
Bu açıklama bile, yıllardır süren algı operasyonlarını, damatlık üzerinden yürütülen yalanları ve itibarsızlaştırma operasyonlarını yerle bir etti.
Sistemin kendi mecrasında aktığını, yeri geldiğinde değişimin kaçınılmaz olduğunu gösterdi. İşin akrabalık veya partizanlıkla ilgisi yoktu ve olan bir bayrak değişimiydi.
Birileri arzu etse de bu süreç "devlet krizine" dönüşmeden atlatıldı.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Buraya bir nokta koyup, işin öteki yüzüne dönelim. Başkan Erdoğan'ın siyasi yolculuğunun iki büyük hedefi vardı; siyasi ve ekonomik bağımsızlık.
Şu sözleri o hedefe nasıl kilitlendiğinin özeti gibi:
"Ülkemizi ekonomi alanında kuşatmaya çalışanlara cevabımızı yeni bir ekonomik kurtuluş savaşı ile veriyoruz. Emin olun ekonomide en az siyasi özgürlüğümüz kadar önemli adımlar atıyoruz."
Bu aslında Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de hayaliydi ve şöyle diyordu:
"Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner."
Türkiye özellikle 2013'te IMF'ye son borcunu ödedikten sonra "ekonomik bağımsızlığın" ne anlama geldiğini bizzat yaşayarak gördü.
Bir anda içeride FETÖ ve diğer vesayet odakları, dışarıda ise küresel medya inanılmaz bir saldırı başlattı. Bu da Türkiye'ye, savunmadan güvenliğe, enerjiden ekonomiye her alanda ve hızlı bir biçimde "milli ve yerli" siyasetin temellerinin atılması gerektiğini gösterdi.
İşte genç siyasetçi Berat Albayrak da burada devreye girdi. Önce enerji alanında "milli enerji siyaseti"ni hayata geçiren adımlar attı. O adımlar sayesinde bugün Türkiye Akdeniz ve Karadeniz'de iddiasını sürdürüyor, enerji arıyor ve buluyor
Başkan Erdoğan bu hakkı teslim etmeden geçmedi: "Bu süreç içerisinde 2 sismik araştırma, 3 sondaj gemisini dünyadaki ekonomik sıkıntıların yaşandığı dönemde fırsata dönüştürerek ülkemize kazandırması da finans yönetimi açısından önemli bir başarıydı."
Benzer "milli" bir siyasetin temelleri hazine ve maliye alanında da atıldı. O alanda bırakın dışarıdan gelen saldırıları, bürokraside bile büyük bir direnç vardı. Bu dirence rağmen Albayrak,"benim derdim" dediği ekonomiye öncelik veriyor ve şöyle diyordu:
"Bu bir milli bağımsızlık mücadelesi. Ekonomik anlamda bir milli bağımsızlık modeli ortaya koyduk. İki senedir kıyamet bunun için kopuyor. Türkiye ekonomi modelini değiştirdi. Bu değişiklik siyasi olarak da daha iddialı pozisyona taşınacak. AK Parti iktidarı siyasi bağımsızlık mücadelesi ve bunun bedeli olarak farklı ekonomik mücadeleler veriyor. Siz ne kadar ekonomik olarak bu bağımsızlığı ortaya koyarsanız, siyasi olarak da kendi kararlarınızı alırsınız."
Tam da bu yüzden hem içeride hem de dışarıda siyasi rakiplerinin sınır tanımayan yalan ve iftiralarına uğradı. Ama yılmadı, arkasındaki güçlü liderlik desteğiyle onlara rağmen ekonomide ve enerjide ciddi temeller attı
Bugün Başkan Erdoğan, o milli ekonomi yolculuğunun daha da güçlenerek devam edeceğini söylüyor:
"Ekonomisi güçlü olmayan bir ülkenin, diğer alanlardaki kazanımlarını koruyamayacağının bilinciyle, yeni bir istikrar, büyüme ve istihdam odaklı seferberlik başlatıyoruz."