Meral Akşener-Demirtaş muhabbeti nereye varır bilinmez ama daha ilk andan itibaren devreye Hasip Kaplan'ın girip "Akşener'in kazanması için yardımcısının bir Kürt olması şart..." demesi siyasette yeni bir tartışmanın "Lüblanlaşma" tartışmasının da kapısını araladı.
Dün bu konuyu yazınca, siyaset kulislerinden ciddi tepkiler gelmeye başladı. Meğer konu uzun bir zamandır özellikle CHP'li aydınların ve muhaliflerin gündeminde ve ciddi ciddi tartışılıyor. Tartışılıyor çünkü onlara göre CHP'de bir "fetret" devri yaşanıyor ve Türkiye'ye, 100 yıl sonra, İngiliz ve Fransızların Ortadoğu ülkelerinde uyguladıkları "Baas Modeli" hem de CHP eliyle dayatılmak isteniyor.
CHP'li muhalifler ve aydınlar bu iddialarını şuraya dayandırıyor: "Bunun için Kemal Bey ve çevresinden atmosfere salınan 'ses dalgalarına' bakabiliriz."
Şimdi gelin o dalgalardan yansıyanlara bakalım:
"Dostlarımızla beraber 'partili olmayan' -aslında CHP'li olmayanbir cumhurbaşkanı adayı saptayacağız ve onu cumhurbaşkanı seçtireceğiz.
Israrla cumhurbaşkanı adayı olmaktan kaçınan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimi kazanacak ittifakın desteğiyle kurulacak olan koalisyon hükümetinin başbakanı olacak.
Yani Sünni cumhurbaşkanı ve Alevi başbakan; yönetimi paylaşacaklar."
CHP'li muhalif ve aydınlara göre Kılıçdaroğlu, kamuoyuna hissettirmeden böyle bir iktidar projesi yürütüyor.
Peki, bu proje tanıdık mı?
Bütün bunlar bir metinde ayrıntılı biçimde yer alıyor ve Kılıçdaroğlu'nun projesi şöyle anlatılıyor:
"Evet, tanıdık hem de çok tanıdık! Bu proje aslında bir İngiliz projesidir ve an itibariyle -göstermelikdemokrasiyle yönetilen Ortadoğu ülkelerinde uygulanmaktadır.
Irak'ta yönetim Sünni ve Kürt cumhurbaşkanı ile Şii başbakan arasında paylaşılmıştır ve Meclis'te mezhep esaslı bir temsiliyet vardır.
Aynı şey iç savaş öncesi Suriye'de de geçerliydi.
Ama en çarpıcı uygulamayı Lübnan'da görüyoruz. Fransızların uyduruk bir nüfus planlamasına göre kurguladıkları devlet yönetiminde, toplumda azınlık olan Hıristiyanlara cumhurbaşkanlığı makamı verilmiştir. Başbakan Sünni, Meclis Başkanı da Şii'dir.
Bu ülkelerdeki yönetimsel zafiyet, o ülke halklarını, emperyal devletlerin postalları altında çiğnenen paspaslara çevirmiştir.
Bu konudaki en hazin açıklamayı Hıristiyan kökenli Lübnan Cumhurbaşkanı yapmıştır. Mealen, 'Bu mezhep ve din savaşlarından çok yorulduk, bize seküler bir devlet lazım' demiştir."
CHP'li aydın ve siyasetçilerin özel metinleri şu tespit ve öneriyle bitiyor:
"Kemal Bey'in dilekleri tutar da başbakan olursa biz yukarıdaki hikayenin sonunu aynen yaşarız. Üstüne üstlük bu ülkenin güzel insanları emperyalist devletlerin ayakları altında yerle yeksan olur.
Kendisi o günleri görür mü görmez mi bilemeyiz ama çocuklarımız artık geri dönülmesi imkansız bir 'distopyanın' içinde bulurlar kendilerini." Ortadoğu hatta İslam coğrafyası AK Partili Türkiye tecrübesini model alırken, yeni CHP'nin, yeniden formüle edilen iflas etmiş Baasçı modeli örnek alması akıl alır gibi değil!
Bu tartışılmayacak da ne tartışılacak?