Reytingler ne gösterir bilemem ama tahminim Başkan Erdoğan'ın müjde açıklaması tarihimizde ilk kez 83 milyonun büyük çoğunluğunun pür dikkat izlediği bir yayın oldu.
Nasıl izlemesin ki, sağcı, solcu, İslamcı, liberal daha doğrusu hangi görüşten olursa olsun yüreği bu topraklar için çarpan milyonların (ruhunu satanlar hariç) beklentisi aynıydı; küresel dünyayla bağını koparmadan her alanda "milli bir siyaset" izleyen, dik duran bir Türkiye...
Bu bir özlemdi. Bu petrol veya doğalgaz bulmaktan daha da önemliydi. İşte özlemi çekilen bu milli siyaset, Başkan Erdoğan'la hayat buldu, hayata geçirildi. Bu siyaset izlendiğinde de er veya geç petrol veya doğalgaz bulunması kaçınılmazdı.
Bu yüzden son 7 yılda Türkiye akıl almaz küresel saldırılara maruz kaldı.
Dikkat ederseniz, Türkiye milli politikalarını hayata geçirdikçe, küresel saldırılar da arka arkaya geldi.
FETÖ, PKK, kur operasyonları boşuna devreye sokulmadı.
Güvenlik ve savunma bu nedenle önemliydi ama onların hayatiyetini sürdürmeleri için çok daha önemli iki alan vardı: Maliye ve enerji...
Başkan Erdoğan, konuşmasında enerjinin ne kadar önemli olduğunu özellikle vurguladı:
"Enerji kalkınmanın temel unsuru olmanın yanı sıra milli bağımsızlığın temeli içinde çok büyük öneme sahiptir. Ülkelerin koydukları vizyonların hayata geçebilmesi enerji ile mümkündür."
Ve dünyadaki büyük güçlerin acımasız bir enerji savaşları yürüttüğüne dikkat çekti: "Hiçbir çatışma yoktur ki öyle ya da böyle gerisinde enerji yatmasın. Enerji sahaları için milyonlarca insanın canının hiçe sayıldığı bir düzen kurulmuştur. Suriye'de son yıllarda yaşananları düşünün. Biz mağdur ve mazlumların yanına giderken, birileri doğrudan petrol tesislerine yönelmiştir. Aynısıyla Libya'da da karşılaştık."
Bu dışarıda süren açık savaştı. Olayın bir de içeride devam eden gizli servisler, lobiler, sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler üzerinden yürütülen savaş vardı ki Türkiye, yıllardır bundan çok çekti, halen de çekiyor.
Bizim gibi ülkelerde, başkan veya bakanların "milli" olması yetmiyor. Partilerde, devlet kurumlarında, sivil toplum örgütlerinde, medyada "milli kadroların" etkin olması gerekir. Yoksa size devşirilmiş bürokratlar, çevreci kılıfı giydirilmiş örgütler veya besleme basınla öyle bir yüklenirler ki, feleğinizi şaşırırsınız.
Türkiye geçmişte bunu çok yaşadı. Bunun en son ve en acımasız örneğini de Berat Albayrak'ın önce Enerji sonra da Hazine ve Maliye Bakanı olduğunda gördük.
Medya geçmişte veya bugün pek çok bakanı eleştirdi, bazen yalanlarla da üzerine gitti ama hiçbir dönem ve hiçbir bakan Bakan Albayrak kadar pervasızca ve "düşmanca" saldırılara maruz kalmadı. Halen de bir sürü Prof. kılıklı meczup aynı saldırıları bu kez de doğalgaz keşfini hafife alarak yapıyor.
Bu saldırıların bir tek nedeni var; "yerli ve milli" bir "para ve enerji politikası" izlemek, onu hayata geçirmek. Bu konuda da başta Başkan Erdoğan olmak üzere Bakan Albayrak'a her iki bakanlıktan ciddi destek verildi ve bugünlere gelindi. Özellikle milli enerji siyaseti açısından Enerji Bakanı Fatih Dönmez'in, yardımcısı Alparslan Bayraktar'ın ve onlarca bakanlık çalışanının katkısı olmadan bu başarılamazdı.
Tabi en önemlisi bu tarihi yürüyüşü siyaseten sürdürebilmek...
Eğer bu gün o tarihi yürüyüş durdurulamadıysa ve Karadeniz'de doğalgaz kuyusu açıldıysa arkası gelir ve her yer Karadeniz olur.