Günlerdir İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 23 Nisan gerekçesiyle çocuklara dağıttığı kitapçıkta yer alan "dinler" ya da kendi deyimleriyle "inanç çeşitliliği" konusundaki yaklaşımı tartışılıyor.
O kitapçıkta çocuklara bir fotoğraf sunuluyor: Fotoğrafta üç semavi dinin temsilcisi İmam, Rahip ve Haham'ın yanına dördüncü bir kişi, Türkiye'de Alevilerin önder ve rehber kabul ettikleri Dede konulmuş.
Peki, Dede ayrı bir dinin temsilcisi mi, Müslüman değil mi?
Bu konuda İmamoğlu henüz bir açıklama yapmadı ama onun avukatlığına soyunan birileri bunun inanç özgürlüğü ve çeşitliliği anlatmak için yapıldığını söylüyor.
Peki, madem inanç özgürlüğünden söz ediliyor, o zaman bu ülkedeki ateistleri nereye koyuyor ve hangi resimle tanımlıyorsunuz? Canan Kaftancıoğlu buna ne der bilemem ama bu işin inanç özgürlüğü veya basit bir yanlışlıkla ilgisi yok. Bu çok gerilere uzanan bir proje. Başta Almanya olmak üzere Batı "Ali'siz Alevilik" gibi Aleviliği Müslümanlıktan ayıran bir çaba içinde ve bunun için çok ciddi para harcıyor.
İmamoğlu da bu projenin farkında ve ne yaptığını iyi biliyor. Bildiğini biliyorum çünkü bu onun ilk icraatı değil. Daha önce 12 Kasım 2019'da "İmamoğlu ve Müslüman-Alevi ayrımı" diye onun bu ayrıştırmaya sessiz kaldığını yazmıştım. Olay şuydu; geçen yıl kasım ayında İBB Başkanı İmamoğlu'na, eski Alman Cumhurbaşkanı Christian Wulff, Berlin'de bir "Dostluk Ödülü" verdi.
Wulff, ödülü verirken yaptığı konuşmayı bitirip yerine oturduktan sonra bir kez daha kürsüye geldi ve Meclis çatısı altındaki ibadethanelere dikkat çeken şu konuşmayı yaptı:
"Meclis çatısı altındaki bu ibadethanenin içerisinde Müslümanlar Kâbe'ye dönerek, ibadetlerini yerine getiriyor. Hıristiyanlar Haç çıkararak, Yahudiler ve Almanya'da yaşayan Aleviler de kendi dini ritüellerine göre ibadetlerini yerine getiriyor. Bu bizim zenginliğimizdir." Bu açık açık Müslüman-Alevi ayrımı yapmaktı.
O yazı şöyle devam ediyordu:
"Eski Alman Cumhurbaşkanı'nın açık açık, 'Müslüman-Alevi' ayrımı yapması salonda buz gibi bir havanın esmesine yol açtı. Türk-Alman Dostluk Derneği yöneticileri de 'Bu da nereden çıktı' şaşkınlığı içindeydi. Durumu ne yazık ki, sakin ve tepkisiz izleyen iki kişi vardı; İmamoğlu ve İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu. Onlar bu ayrıştırıcı siyaset karşısında kıllarını bile kıpırdatmadı."
Gördüğünüz gibi 23 Nisan çocukları için hazırlanan kitapçığın böyle bir arka planı var. Ne inanç özgürlüğü ve çeşitliğiyle ilgili ne de "sehven" yapılmış bir çalışma bu.
Bu tabloyu işadamı-siyasetçi Yalçın Özdemir şöyle yorumluyor:
"Ayrı bir dinin altlığı oluşturuluyor. Avrupa yeni bir din icat etme peşinde. Bu tehlikeli bir çabadır. Bunun 70'lere uzanan bir geçmişi var. O tarihten sonra yeni bir Alevilik inşa edildi. Bunun geleneksel Alevilikle de bir alakası yok. Amaçları belli; Türkiye'yi karıştırmak... Bugünkü Alevi derneklerinin bir kısmı da buna teşnedir. Aleviliği Dede ocakları temsil eder. Zamanında 'Kültür veya İnanç Merkezi" formülü üretilebilmiş olsaydı böyle kullanışlı bir zemin de oluşmazdı."