Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

AB: “Bazılarını üzecek olsa da...”

Başkan Erdoğan, 2019 yılı değerlendirme toplantısında sadece son bir yılda yapılanları, terörle mücadeleyi ve dış politika hamlelerini anlatırken, Türkiye'nin 2013'ten 2023'e uzanan siyasi yolculuğunu çok çarpıcı bir biçimde özetledi:
"Türkiye'nin 2023 yürüyüşü, pek çok kesimi rahatsız etmiştir. Ülkemize yönelik saldırılar, bu süreçte eşi benzeri görülmemiş şekilde arttı. Sokaklarımızı kaosa teslim etmedik. Terör örgütlerine boyun eğmedik. Meydanı darbecilere bırakmadık. Ülkemizin güney sınırları boyunca kuşatılmasına rıza göstermedik. Ekonomik tetikçilere de teslim olmadık."
Türkiye içeride bunları başarırken, dış politikada da Irak'tan Suriye'ye, Doğu Akdeniz'den Libya'ya bölgede oynanan oyunları bozdu, yeni bir oyun kurucu olarak da dünya siyaset arenasında yerini alıyordu.
Başta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere muhalefetin buna cevabı "Libya'da ne işimiz var?"dan öteye geçmedi. Hatta CHP'li Engin Altay, "makul ve seküler" diye bugünlerde ateşkesi bozan darbeci Hafter'e destek verilmesi gerektiğini söyledi.
Oysa biraz dünyayı doğru okusalar, Mısır'dan, İsrail'den Yunanistan'dan yükselen seslere kulak verseler, arka planda karanlık işler çeviren, Libya'da kirli savaşın sürmesini isteyen Birleşik Arap Emirlikleri'nin, Suudilerin ve Fransa'nın kirli tezgahlarını görseler, Türkiye'nin hamlelerinin ne anlama geldiğini anlayacak ya da en azından susacaklar.
Tersini düşünmek bile istemiyorum.
Geldiğimiz nokta şu; muhalefet Türkiye'nin bu hamleleri görmek istemese de dünya görüyor. Şimdi gelin bu hamlelerin AB Parlamentosu'nda nasıl değerlendirildiğine bakalım. AB Parlamentosu'nda Türkiye karşıtı bir grup parlamenter (çoğu solcu), Türkiye ile uluslararası alanda meşru yönetim olarak tanınan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasındaki anlaşmanın iptal edilmesi için Başkan Erdoğan'la görüşülmesini isteyince kürsüye AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell geliyor ve şöyle diyordu:
"Bunu istesek ne olacak? Gerçeği konuşalım, sorun Libya konusunda birlik içinde hareket edememiş olmamız.
Avrupalılar olarak farklı pozisyonlardaydık.
Belki şimdi tüm AB üyelerince paylaşılan siyasi bir yaklaşım sergileyememenin bedelini ödüyoruz" BM Güvenlik Konseyi'nin Libya'da ateşkes çağrısı için Nisan'dan bu yana 15 kez toplandığını ve 15 kez başarısız olduğunu hatırlatan Borrell, bölgedeki değişimi şu sözlerle anlatıyordu:
"Bazılarını üzecek olsa da Türkiye ve Rusya bu ülkede büyük role sahip.
Altı ay öncesine kadar bu iki aktör orta Akdeniz'de yoklardı ama şimdi önderliği almış durumdalar. Bu Akdeniz havzasının jeopolitik yapısında büyük bir değişiklik."
AB Dışişleri Bakanı Borrell, son sözü Suriye meselesine getiriyor ve Akdeniz siyasetinin oradan başladığını söylüyordu:
"Biz Avrupalılar, askeri çözüme katılmak istemediğimiz için kendimizi bu çatışmaların askeri çözümünün olmadığı inancına mahkum ettik.
Suriye'de askeri çözüm vardı, Türkler ve Ruslar tarafından hayata geçirildi ve bu Akdeniz'in doğusundaki güç dengesini değiştirdi."
Bu gerçeği kabullenmek çok mu zor? Acaba CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu veya İP Genel Başkanı Akşener de; "Akdeniz'de güç dengesi değişti" diye üzüldüler mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA