Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

ABD’nin “Derin İran”ı vurması

Dünya 2020'yi havai fişeklerle karşıladı ama daha ilk günlerinde patlayan gerçek bombalar bu coşkuyu kâbusa çevirdi. Kâbusun işaret fişeği ise komşumuz Irak'tan geldi. Irak'ın başkenti Bağdat'ta "derin İran"ın en önemli ismi, "Hayalet general" olarak bilinen Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ABD tarafından öldürüldü.
Bu sıradan bir saldırı değildi çünkü Süleymani demek İran demekti. İran'ın, Irak'tan Suriye'ye, Lübnan'dan Yemen'e Şii hilali denilen hattındaki gözü ve kulağıydı.
Nerede bir "vekalet savaşı" varsa Süleymani oradaydı. Bölgedeki acı ve gözyaşında onun imzası ABD'den az değildi.
Obama'lı ABD'nin açtığı alanlarda cirit atarken, mezhep savaşı çıkartmak için çoluk çocuk demeden katliamlar yaptı.
Şimdi ölümüyle sağlığından daha derin acılara, şiddet ve terör dalgasına yol açabilecek gibi. Hatta onun ABD tarafından öldürülmesi yeni bir döneme girildiğinin ve bir anlamda bölgede "vekalet savaşı" yürüten ABD'yle İran'ın açık savaşa yaklaştıklarının işareti.
Olay büyük ve sadece İran değil dünya da şaşkın. Washington Merkezli Ortadoğu Enstitüsü Direktörü Charles Lister olaydan hemen sonra şu tespiti yaptı:
"Süleymani'nin öldürülmesinin sonuçlarını tahmin etmek zor. Bu Ortadoğu'da son yılların en büyük haberi." Buraya nasıl gelindiğinin arka planı da bir hayli karanlık. İlginçtir o karanlık sürecin fitilini ateşleyen de derinlerde örgütlenen ve her taşın altından çıkan DEAŞ'tı.
DEAŞ'ın, 27 Aralık'ta Kerkük'te çok önemli bir ABD'liyi öldürmesiyle başlayan gerilim, ABD'nin en iyi korunan ve üs olarak kullandığı Bağdat'taki Büyükelçilik binasına Haşdi Şabi'nin saldırmasıyla dünya gündemine taşındı ve büyüdü. Bu süreç bir kurgu muydu yoksa kendi mecrasında mı aktı bunu bilemiyoruz ama bölgenin küresel bir savaşa doğru sürüklendiğini görüyoruz.
Bunun en önemli nedeni de hiç beklemediği saldırıyla şoke olan İran'ın ABD'ye vereceği sert karşılığın nelere yol açacağının kestirilememesi. Böyle bir gelişme bölgede tsunami etkisi yaratır. Doğal olarak en çok da Türkiye etkilenir.
Bu yüzden ABD'nin İran'la savaşı Irak'ta yürütmesi özellikle Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor. Savaşın yaratacağı göç dalgası bir yana, ABD'nin yedek güç olarak PKK ve YPG'yi de kullanarak bölgeyi bambaşka bir etnik çatışmaya sürükleyeceği ihtimali çok daha büyük sorunlara yol açar.
Bu sorunu durduracak küresel bir devlet ve örgüt de ortalarda yok. Sadece Türkiye, hem İran'la hem de ABD'yle görüşebilen tek ülke olarak önemli bir rol oynayabilir. İşe yarar mı göreceğiz ama Süleymani'nin öldürülmesinden sonra Batılı uzmanların yeniden ileri sürdükleri şu tez, bir ihtimal olarak Türkiye'nin rolünü destekleyebilir; "ABD yakında Suriye ve Irak'tan çekilebilir" Bu hep söylendi ama sanki bu kez biraz farklı bir durum var. Seçime giden, küresel düzeyde içe dönük ve Çin'in yükselişini gören bir ABD, Ortadoğu'da dünyayı da yakabilecek bir savaşı başlatacak kadar çılgınlaşabilir mi?
Bu yüzden şu soru da ister istemez soruluyor: ABD'nin bu saldırısı son bir hamle mi yoksa daha derin bir savaşın işareti mi?
İsrail ve Doğu Akdeniz'i de içine alan bölgedeki enerji savaşları ikinci olasılığı yani ABD'nin çekilmeyeceğini destekliyor, ABD'nin içe dönmesi, Çin'in büyümesiyle gerileme dönemine girmesi de "çekilme" ihtimalini artırıyor. Ve şu gerçeği Trump'lı ABD de biliyor; artık bölgede ABD'nin dikiş tutturması kolay değil.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA