İki gün önce Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın birinci ölüm yıldönümüydü. Çalıştığı Washington Post Gazetesi nasıl andı bilmiyorum ama Türkiye'deki medya organları ve gazeteciler gün boyu yaptıkları yayınlar, konuşmalar ve köşe yazılarıyla hem bu vahşi cinayeti unutmadıkları gösterdi, hem de karanlık arka planını bir daha hatırlattı.
Ne yazık ki bu bir yıl içinde o karanlık arka plan bilindiği halde başta ABD ve AB olmak üzere bütün dünya sustu. Sadece Başkan Erdoğan susmadı ve birkaç gazeteci, vicdanlı bir iki sivil toplum örgütü dışında kimse de sesini çıkarmadı.
BM'nin 101 sayfalık raporu bile ortada kaldı. Bu rezilliğin altını BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Calamard da kabul ediyor:
"Birleşmiş Milletler harekete geçmekte tutuk kaldı. Hala sessiz ve nasıl adım atacağını bilmiyor."
Peki, bilmiyor mu yoksa arka planda büyük devletlerin çıkarları mı var? Agnes, o gerçeği de şu sözleriyle açıklıyor:
"Küresel jeo-stratejik durum Suudi Arabistan'ın sorumlu tutulmasını engelliyor. ABD ile Suudi Arabistan arasında yakın ilişki var ama yalnız onlar değil, Avrupa ülkeleri bile bu işten Suudileri sorumlu tutmaktan imtina ediyor."
Raportör Agnes, cinayet emrini kimin verdiğini de Veliaht Prens Bin Salman'ın "tüm sorumluluğu üsteleniyorum" açıklamasıyla, kendi yaptığı araştırmalardan bir sentez yaparak açıklıyor:
"(Salman'ın) Açıklamasında Kaşıkçı'nın öldürülmesinin bir devlet cinayeti olduğuna dair kesin bir tanıma var. Bu yarı devlet başkanı olarak onun gözetimi altında oldu. Topladığım veriler ile bu cinayetin planlı ve tasarlanarak işlendiği, bazı kişilerin yanlış tutumları ile açıklanamayacağı, devlet eliyle işlendiği, emir komuta zinciri altında gerçekleştirildiği, devletin en üst makamlarının sorumluluğu olduğu sonucuna vardım"
Olay bu kadar açık ve net... Ama ne yazık ki hukuk ve demokrasi havarisi kesilen büyük devletler "çıkar uğruna" susuyor.
Onlar sussa da son bir yılda bazı siyasiler ve gazeteciler susmadı ve işin peşini bırakmadı. Başta Washington Post olmak üzere birçok gazetede Kaşıkçı'yı ölümü götüren süreci CIA ve MOSSAD'ın yakından izlediğine dair ciddi bilgiler yer aldı.
Bu da cinayetin arka planında birçok başka hesap yattığına işaret... Aslında Suudiler arasındaki iktidar hesaplaşması nedeniyle Avrupa'da çok sayıda prensi, şeyhi öldürüldü. Hepsi de sessizce kapatıldı. Ama bu kez oyunu Türkiye bozunca kirli arka plan açığa çıktı.
O kirli arka planın içinde genç veliahtta güzellemeler dizip reformist lider olarak sunmak da var, dolduruşa getirip pervasızca cinayet işlettirmek de... Bu yaptırılırken de hedefin bir ucunda Türkiye, diğer ucunda Rusya ve Çin'le Suudi ilişkileri var. Öyle bir hesap ki, küresel güç sadece silah satmıyor, birçok şeyi birden yapıyor.
Tam bir taşla üç kuş vurmak... Bu küresel güçler babalarının hayrına birine destek olmaz. Bu gerçeği sadece Suudilerin genç veliahttı değil, bölgedeki birçok siyasi aktör görmüyor ki bölge kaostan, çatışmadan kurtulmuyor. En son Suriye'de ABD aparatı olarak devreye sokulan PKK-YPG hattı bu rolü üstlenmiş durumda.
Yüzüstü bırakılmaları uzun sürmez.