İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nin yeniden gördüğü Ergenekon davasıyla ilgili "beraat" kararı vermesi üzeri örtülen bir tartışmayı yeniden alevlendirdi.
Aslında bu dava açıldığı günden itibaren siyaset, medya ve aydınları ikiye bölünmüştü. Bir taraf "darbelerle yüzleşiyoruz" derken, öteki taraf "TSK çökertiliyor, AKP rövanş alıyor" tezini ileri sürüyordu.
Baykal davanın "avukatı", Erdoğan ise "savcısı"ydı.
O anki siyasi ortam da çok karışık ve kirliydi.
Tıpkı geçmişteki gibi askerler seçilmiş hükümeti sıkıştırıyor, sokaklar kışkırtılıyor, "Ordu göreve" pankartları taşınıyor, perde arkasında darbe planları yapılıyor ve "Genç subaylar rahatsız" manşetleri atılıyordu. Ardından 28 Nisan e-muhtırası geldi ve buna paralel AK Parti'yi içeriden çökerten siyasi operasyonlar da devreye sokuldu.
Bu kirli zemini, bugün FETÖ olarak karşımıza çıkan yapı, Hrant Dink'ten, Danıştay cinayetine uzanan karanlık operasyonlarla daha da kirletmişti. Ergenekon dava süreci böyle bir zeminde başlatıldı.
Ortada her iki tarafı da haklı gösterecek bulgular vardı ve o bulguları FETÖ ustaca kullanıyordu. Ve ne yazık ki o kirli yapıyı -bir iki yazar dışında- kimse gerçek yüzüyle fark edememişti. Ne hükümet, ne siyaset, ne TSK, ne medya ne de aydınlar.
Yine de bir süre sonra siyaseten ilk kez dönemin Başbakanı Erdoğan, bu gerçeği fark ediyor ve devleti ele geçiren yapıya karşı sert bir mücadele başlatıyordu. 17-25 Aralık yargı darbesinden sonra da "Allah affetsin, aldatıldık" diyerek ilk özeleştiriyi yapıyordu.
O güne kadar F-Tipi diyerek karşı çıkan CHP ise o kirli yapıyla yoğun ilişkiler kurmakta beis görmüyordu.
15 Temmuz'a bile "kontrollü darbe" diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, hâlâ Başkan Erdoğan'a aynı soruyu soruyordu: "Yine biz kandırılmışız mı diyeceksin?" Bunu şunun için yazıyorum. Aldatılan sadece Başkan Erdoğan ve çevresi değildi.
Bu ülkenin, aralarında CHP'lilerin de olduğu onlarca aydını da aldatıldı. Birkaç gündür 2008'de Ergenekon davasının açıldığı günlerde, 300 aydının yazdığı bir bildiri çok tartışılıyor. Kimi "özür dilesinler" diyor, kimi de "hain" diye başlık atıyor.
Durum gerçekten ilginç. Aralarında kimler yok ki... 68 profesör 100 akademisyen, 14 baro başkanı, hukukçular, sivil toplum kuruluşu yöneticileri, insan hakları kuruluşlarının eski ve yeni başkanları, sanatçı, yazar ve medya mensubundan oluşan 300 aydın...
Ergenekon davasına destek verdikleri bildiride şunu talep ediyorlardı:
"Yıllardır gözlerimizin önünde cereyan eden faili meçhul cinayetlerin, siyasi suikastlerin, devletin içine yuvalanmış çetelerin, halkı birbirine düşürmeyi amaçlayan hain provokasyonların bir ucundan da olsa delinmesi olanağı Ergenekon davası ile Türkiye demokrasi güçlerinin önüne çıkmış bulunuyor." Amaçlarını da şöyle özetlemişlerdi: "Bu suçlar bütün derin bağlantılarıyla ortaya çıkarılabildiği takdirde, temiz toplum olma yolunda Susurluk'ta, Şemdinli'de elimizden kaçırdığımız fırsatı yakalama olanağı doğabilir." Doğmadı çünkü FETÖ, bu davayı kendi hedefi için bir aparat olarak kullandı.
Kısaca o aydınlar da aldatıldı ve yanıldı.
Özür dilerler mi bilmiyorum ama yanılan ve büyük çoğunluğu bugün AK Parti karşısında yer alan aydınların arasında önemli CHP'liler ve HDP'liler de var. Birkaçını sayalım, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Prof. Dr. Burhan Şenatalar, Ercan Karakaş, Cenk Soyer, Erol Kızılelma, HDP'li Ayhan Bilgen, Meral Danış Bektaş, Mithat Sancar.
Acaba Kılıçdaroğlu, CHP üyesi ve ittifak ortağı isimlere de "Hicap duyuyor musunuz?" diye soracak mı?