Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

CHP-HDP ilişkisi ve Kürtler

İstanbul yerel seçimleri genel siyaseti de derinden etkileyen bir sonuç yarattı. Şimdi bu sonucun neye yol açacağı tartışılıyor.
Siyasi dinamikler açısından bakınca durum pek parlak değil. Ortada siyaset mühendisliğiyle bir araya getirilen CHP-İP ve HDP gibi farklı Türkiye tasavvurları olun partilerle onlara destek veren şiddetten, darbeciliği kadar her türlü kumpasın içinde yer alan kirli yapılar var. Tek ortak noktaları da iktidar düşmanlığı... Asgari müştereklerinin ne olduğuna dair, "her şey çok güzel olacak" dışında somut bir ipucu da yok.
Ancak bu gerçeğe rağmen seçimlerde bu blokun ciddi bir halk desteği alması, buradan nasıl bir sonuç çıkacağını önemli kılıyor. Bu ilişkiden demokrasi ve çözüm mü çıkacak yoksa yeni bir kaos mu?
Sorunun cevabı, en kritik konu Kürt meselesine nasıl bakılacağı ve o mesele üzerinden siyaset yapan parti ve siyasi aktörlerin alacağı tutuma bağlı.
Bu açıdan iki siyasi hattaki gelişmeler önemli. İlki, İstanbul seçim sürecinde karşı karşıya gelen HDP-Kandil ve Öcalan hattı, ikincisi ise ittifak yapan CHP-HDP hattı...
Önce HDP-Öcalan cephesine bakalım. 23 Haziran'a birkaç gün kala Öcalan'ın yaptığı açıklama gündeme bomba gibi düşmüş ve herkesi şaşırtmıştı. Açıklamayı HDP yönetiminin üç gün saklanması ve hiç umursamaması ise siyaseten sarsıcıydı. Bu nedenle o cephede çok daha derin bir kırılma beklentisi var ve Öcalan-Kandil-HDP arasında ciddi bir kopuştan söz ediliyor.
Aslında bu durum yeni de değil. Çözüm süreçlerinin bitişinden bu yana HDP ve Kandil'in rolü pek değişmedi. Bir yandan "İrademiz Öcalan" deniyor, öte yandan takınılan tavırlarla Öcalan'a "Fahri başkan" olmanın ötesinde bir rol verilmiyordu.
Hatta önemli birçok siyasi konuda Kandil ve HDP, Öcalan'ın karşısında yer alıyordu. Örneğin geçmişte Uludere, Kobani, 17-25 yargı darbesi gibi konularda Öcalan'la Kandil ve HDP ayrı telden çalıyordu. İmralı tutanaklarında Öcalan, Hatip Dicle'ye şöyle diyordu: "7 Şubat, 17-25 Aralık sadece bir darbe değildir. Küresel bir operasyondur."
HDP'li siyasi aktörlerden veya Kandil'i yöneten baronlardan hiç böyle bir tespit duydunuz mu? Bu da ayrılığın daha o dönemde başladığının işareti.
Bu gerçeği Orhan Miroğlu, 2016 yılında yazdığı "Yeni Yüzyıl, Kürtler ve Bağımsızlık" kitabında da dile getirmişti:
"PKK tarihi içindeki yürüyüşüne, bugünkü veriler ve sonuçlar itibariyle söylemek gerekirse, Öcalansız devam edecek gibi görünmektedir."
Peki seçimleri HDP ve Kandil'in açık desteğiyle kazanan CHP bu sürece nasıl bakıyor? CHP'liler, Öcalan ve Kandil'i yok sayarak HDP ile yeni bir ilişki kurulduğunu söylüyor. Bu ilişkinin mimarı da Selahattin Demirtaş. Onlara göre, Kürtler Demirtaş'ın Türkiyelileşme tezine sahip çıkmış ve etnik kimlik üzerinden değil, vatandaşlık üzerinden oy vermişlerdi. Hatta CHP'lilere göre, bırakın Öcalan'ı, Kandil'in bile artık Kürtler üzerinde etkisi yoktu.
Bu ilişki şöyle formüle ediliyordu: "Dün Muhafazakâr-sağ iktidar odağıyla sürdürülen Türkiyelileşme bugün Cumhuriyetçi-düzen solu ile sürdürülmeye devam edilecek."
CHP'nin, gerçekçi olmayan bu yaklaşıma cevap bizzat HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli'den geldi: "Kürt sorununun muhatabı Öcalan'dır"
Şimdi gelin işin içinden çıkın. Bu tablo sadece HDP, Öcalan ve Kandil arasında değil, bu ilişkileri sorgulamayan, Kandil'in ABD aparatına dönüşmesi üzerinde durmayan CHP-HDP ilişkisinde de sorun yaşanacağını gösteriyor. CHP bundan sonra hiçbir şey söylemeden bu ilişkiyi götüremez.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA