Son aldığım veya kitaplığımdan çıkarıp başucumda tuttuğum kitapları yeniden okurken herkesin de okumasını isterim. Ama ne yazık ki uzun zamandır üst üste yaşanan seçimlerden, sıcak gündemin yoğunluğundan buna fırsat bulamadım.
Şimdi üzerinde anlaşmış gibi göründüğümüz ama gerçekte anlaşamadığımız siyaset-terör ilişkisinde ölçü olabilecek bir kitaptan söz etmek istiyorum.
Siyaset-terör ilişkisi önemli çünkü son 50-60 yıllık yakın tarihimizde sağ-sol veya etnik kimlik üzerinden devreye sokulan kör teröre karşı ne yazık ki ortak bir tavır geliştiremedik.
Şu gerçek artık çok net biliniyor; siyasi partiler, siyasi aktörler özellikle de farklı toplumsal kesimler demokratik siyaset için teröre karşı ortak tavır almadan terör bitmiyor. Bunun en çarpıcı örneğini İspanya'da Bask halkı için kör terör kullanan ETA'nın bitiş öyküsünde görüyoruz.
O öyküyü en çarpıcı ve belgesel tadında emekli diplomat, yazar Akın Özçer "Agur, ETA artık yok" kitabında anlatıyor. Agur, Bask dilinde "elveda" demek. Terör üreten ETA'nın İspanya'ya "elveda" deyip yok olması hiç kolay olmadı. Tam 79 yıl sürdü. Bizdeki terör kadar kanlı olmasa da İspanya da kör terörden çok çekti.
İspanya, etnik haklar açısından aklınıza gelebilecek siyasi ve insani her hakkın kullanıldığı demokratik bir ülke... Ama aynı zamanda teröre karşı da parti kapatma, tutuklamalar dahil her türlü güvenlik önleminin alındığı ve uygulandığı bir ülke. Ancak bunların hiçbiri tek başına terörü bitirmeye yetmedi.
Peki, terör nasıl bitti? Özçer anlatıyor:
"Bu derslerin en önemlisi terörle mücadelede en etkin silahın demokratik hukuk devletinin araçları olduğu gerçeğiydi. Bu araçlar arasında elbette askeri ve polisiye önlemler ve yargı kararları önemliydi ama daha önemlisi, hangi siyasi görüşten olurlarsa olsunlar, milliyetçisi, ayrılıkçısı, muhafazakarı, solcusu ve sağcısıyla herkesin teröre karşı bir araya gelmesiydi."
Bu birlikteliğin fitilini daha 90'larda terör örgütü ETA'nın Belediye Meclis Üyesi Miguel Angel Blanco'yu kaçırıp öldürülmesine gösterilen toplumsal tepki ateşledi. Kitapta o tepki şöyle anlatılıyor:
"Meclis üyesinin katledildiğinin anlaşılması milyonları sihirli bir el değmiş gibi sokaklara dökmüştü. İspanya'nın her kenti, her kasabasında halk haftalarca 'temiz elleri' simgeleyen el şeklindeki pankartlar taşımış, 'Basta ya' (Yeter artık) ve 'Basklara evet, ETA'ya hayır' sloganları atmıştı. Bu ortak ruh, milliyetçisinden sosyalistine, komünistinden ayrılıkçısına bütün farklılıklarıyla İspanyolları terör örgütüne karşı bir araya getirmişti."
O günden sonra ETA'nın yaptığı her terör eylemine, halk ve siyasi partiler ortak tepki verdi. Sonunda ETA'nın siyasi ayağı Herri Batasuna kapatıldı, AİHM de bunu onayladı. Siyasi ayağının lideri Arnaldo Otegi de cezaevine kondu. Dahası Fransa'daki Bask bölgesinin desteği kesildi, uluslararası güçler, üçüncü göz ülkeler ve arabulucular araya girdi ama hiçbiri toplumun ve siyasi partilerin ortak tepkisi kadar etkili olmadı.
ETA 20 Ekim 2011'de silah bıraktı, 3 Mayıs 2018'de ise kendi deyimiyle içinden çıktığı halkın içinde eriyip yok oldu.
Kitap, ETA'nın doğuşundan bitişine kadar bir terör örgütünün İspanya gibi demokrasisi gelişmiş bir ülkede bile nasıl derin yıkımlara yol açtığını ve ancak ortak toplumsal tepkiyle durdurulabileceğini çarpıcı bir biçimde anlatıyor. Umarım en kısa zamanda biz de; "Bin xatire wê (elveda) PKK artık yok" kitabını okuruz.