Geçen yıl yapılan 24 Haziran seçimlerinde yüzde 1'lik Saadet Partisi hak etmediği halde öne çıkartılmış ve yıldızı parlatılmıştı. Şimdi ise aynı şey DSP için söyleniyor. Oysa bu doğru değil, çünkü ikisi arasında önemli bir fark var. Biri siyaset mühendisliğinin, diğeri ise CHP'de yaşanan çaresizliğin ürünü...
Yani DSP'ye gidişin nedeni sadece koltuk değil, CHP'de yaşanan siyasi çaresizlik. Bunun müsebbibi de bizzat CHP yönetimi. Bugün bile "meclis üyeliği" nedeniyle kavga ve gerilim devam ediyor. Bir fırtına da bu listeler sızınca çıkacak.
Bu kavgalı durum nedeniyle çok sayıda CHP'li etkili isim birer ikişer DSP'ye geçti. Büyük çoğunluğu da -Mustafa Sarıgül, Handan Toprak veya Ali Fatinoğlu gibiaday belirlemedeki yanlışlıklara tepki gösterdikleri için DSP'ye geçti.
Ama işin en vahim tarafı, onların istifası değil, geride kalanların hayal kırıklığı ve öfkeleri... CHP içinde kalan ve yönetime öfkeli insanların sayısı gidenlerin kat kat üstünde. Ve ne yazık ki farklı bir siyasi önermeleri olmadığı ve bugüne kadar yapılan bütün yanlışlara onay verdikleri için de suskunlar.
O suskunların sandık başında ne yapacakları merak ediliyor. Çünkü sadece istifa edenler değil, geride kalanlar da CHP'den umudunu kesmiş durumda. Onların tavrını en net biçimde Hurşit Güneş özetledi; "Giderek CHP'de CHP'yi arar hale geldik. Nedeni de giderek CHP'ye tavsiye üzerine getirilen kişiler..."
Aynı şeyi geç de olsa Gürsel Tekin, Akif Hamzaçebi de söylüyor.
CHP'nin küskün ve öfkelilerine göre artık CHP içeriden değiştirilemez. Onlara göre, ortada önemli adayları sağcı, parti kadroları HDP'lileşen ve sol marjinallerden oluşan bir CHP var. Bu yapıyı siyaset üreterek değiştirecek bir muhalefet aktörü de yok. Hepsi birbirine benziyor. İşte bu yüzden kırgın CHP'liler, önümüzdeki seçimlerde umutlarını DSP'nin biraz olsun varlık göstermesine bağlıyor.
Bir CHP'li şöyle diyor: "Bırakın CHP'nin sosyal demokrat parti olmasını, biz ondan vazgeçtik, Baykal dönemi CHP'sini bile arıyoruz. Klasik CHP'li partide kalmadı. Bu yüzden DSP güçlenir, CHP de dibe vurursa belki yeniden kendimize geliriz."
Bir başka CHP'li çok daha vahim bir tablo çiziyor:
"CHP'den DSP'ye kaçışın nedeni, DSP'nin daha sol veya alternatif bir siyaset önermesi değil, bizim çaresizliğimiz. Geldiğimiz noktaya bakın, MHP'li Mansur Yavaş veya eski AKP'li Lütfü Savaş CHP adayı, İstanbul'da yüzde 41 oy almış Mustafa Sarıgül veya Ankara'da Haydar Yılmaz adayı değil. CHP'ye oy verenlerin buna tepki göstermesini bekliyoruz. Göstermezlerse bu filmi daha çok izleriz."
2010'dan beri aynı şey yapılıyor
CHP yönetimini sert eleştirenlerden biri de eski genel başkan yardımcılarından Yılmaz Ateş... Parti kamuoyunun yakından tanıdığı Ateş, şöyle diyor:
"CHP yönetimi, halkın sorunlarına çözüm olacak projelerle kamuoyu karşısına çıkmak yerine, kişi odaklı muhalefet, toplumsal açılımlar yerine popülist kişi transferleri, partiyi bugüne taşıyan politika ve kadroları dışlamayı tercih etmiştir. 2010 yılından beri bu anlayışla girilen bütün seçimler kaybedilmiştir. İzlenen yanlış politika ve uygulamaların hesabının görülmesi talepleri, bir sonraki seçim öne çıkartılarak 'Aman partiyi yıpratmayalım, zarar görmesin, iktidarın ekmeğine yağ sürmeyelim' gerekçesiyle hep ertelenmiştir."
Yılmaz Ateş, CHP yönetiminin ittifak anlayışını da eleştirerek "Parti içinde birliktelik sağlanmadan, ilkeleri belli olmayan yapay ittifaklar, popülist adaylar CHP'yi başarıya götürmez."