Türkiye'de iktidar-muhalefet ilişkisinin neden sağlıklı yürümediğinin en somut örneğini McKinsey tartışmasında gördük. Ne olduğunu kısaca bir hatırlayalım. Türkiye bir süredir ekonomideki yapısal sorunlar ve kur manipülasyonunun çakışmasıyla derin bir ekonomik bir türbülans yaşıyor.
Bu türbülansı atlatmak için de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak 20 Ağustos'ta Yeni Ekonomi Programı açıkladı ve Türkiye'nin izleyeceği yeni yol haritasını dünyaya duyurdu. Ekonominin küresel piyasalarda güven sağlaması için de bakanlık bünyesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi'nin uluslararası danışmanlık firması McKinsey ile çalışacağını açıkladı.
Bu kararın arka planında bakanlık kadar, TOBB, DEİK gibi iş dünyasının önemli örgütlerinin katkısı da var. Ama ne yazık ki bu gerçek bile pusuda bekleyen muhalefeti ve bazı medya aktörlerini durduramadı. Akla ziyan bir algı operasyonu başlatıldı. Kimi ABD'ye teslimiyetten bahsetti, kimi IMF'nin güncellenmesinden... Kimi de abartarak işi Düyun-u Umumiye'ye kadar götürdü.
Bu da başta CHP olmak üzere Türkiye'deki muhalefet aklının bir kez daha gereksiz ve içi boş bir muhalefet yaptıklarının göstergesi. Oysa yapılan şey doğruydu ve ilk kez de yapılmıyordu. Daha önce İş Bankası, Garanti, Vakıfbank ve Sağlık Bakanlığı, McKinsey'le benzer anlaşmalar yapmıştı.
CHP, en azından bunu, yönetim kurulunda 4 kişiyle temsil edildiği İş Bankası'na sorup öğrenseydi eminim ucuz çıkışlar yapmak zorunda kalmazdı. Durumu, Nişantaşı Üniversitesi Öğretim Üyesi Mert Yılmaz, tek cümleyle özetledi: "Bu anlaşmayı IMF ile kıyaslamak iyi niyetli bir yaklaşım değil. Ya bilgisizlik var ya da kötü niyet."
Doğrusu her ikisi de geçerli. Çünkü bu akıl uzun süredir Türkiye'ye yönelik yürütülen dış algı operasyonlarının bir parçası olarak görev yaptı. İçeriden ve dışarıdan yürütülen bu çabaların Türkiye algısında yarattığı tahribat ise az buz değil. Telafi etmek için de zamana ihtiyaç var. Sadece İsrail eksenli lobi grupları ve FETÖ, her yıl ABD'de Türkiye aleyhine milyonlarca dolar harcıyor.
İşte McKinsey'le yapılan anlaşma tam da bunun için. Yani "Türkiye ekonomisinin güven veren bir yapıya sahip olduğunu dış dünyaya anlatmak..." Bunun için de uluslararası bir firmayla anlaşma yapmaktan daha doğal ne olabilir?