Dün, günü Suriye meselesinin çözümü için yapılan Türkiye- Rusyaİran üçlü zirvesini diken üstünde izleyerek geçirdik. Acaba nasıl bir karar çıkacak? Daha önce örneği yaşandı mı bilmiyorum ama ilk kez küresel çapta bir zirveyi dünya canlı izledi.
Üç liderin hassas kelimeler seçerek yaptığı konuşmalar zaman zaman "ipler kopacak" hissi yaratsa da en azından "ateşkes sürecek" havası verilmesiyle sürecin devam edeceği anlaşıldı.
Ancak bu beklentiler tam karşılanmadı.
İdlib'de kanlı bir sürecin ve derin sorunların yaşanması biraz ötelendi ama netleşmedi. Netleşmedi çünkü Astana sürecinin de bir gereği olan bu konuda Rusya ve İran açık tavır koymadı. Rusya ve İran, zirvede Astana sürecinin gereğinden çok, Esad'ın hâkimiyetinin tescillenmesini önceledi. Hatta Ruhani, açık açık "teröristler" diyerek geniş anlamda tüm Suriye muhalefetinin silahları bırakması şartını ileri sürdü. İş böylece HTŞ gibi terör örgütlerini aşıp, Özgür Suriye Ordusu gibi makul muhalefeti de kapsadı.
Bu da işlerin biraz daha gerilimli geçeceği, mülteci dalgası ihtimalinin ortadan kalkmadığı anlamına gelir.
Bu durum da, Türkiye'nin sorunu yeniden dünyanın, özellikle de AB ülkelerinin gündemine taşıması mecburiyetini doğuruyor. Çünkü gelecekte yaşanacak sorunlar sadece Türkiye'yi değil AB'yi de yakından ilgilendirecek. Zirvede ilginç bir nokta da, Başkan Erdoğan'ın ısrarla üzerinde durduğu Fırat'ın doğusundaki ABD varlığıydı. Bu konuda Başkan Erdoğan açık ve net konuştu:
"Bizler İdlib'e odaklanırken, dünya gözünü buraya çevirmişken Fırat'ın doğusunda tehlikeli olaylar yaşanıyor. DEAŞ tehdidi ve tehlikesi kalmamış olmasına rağmen ABD'nin bir diğer terör örgütünü desteklemesinden rahatsızız. 3 bine yakın kargo uçağını bölgeye göndermesi, yardımda bulunmasıyla bu terör örgütünün ne denli güçlendiği ortadadır. Bu durum sadece bizim milli güvenliğimizi değil, Suriye'nin toprak bütünlüğünü de bozuyor. Ortak tavır almalıyız." Kısaca Tahran'daki zirvede İdlib meselesine nokta değil virgül konuldu. Bundan sonrası Türkiye'nin İdlib'deki çabasına, AB'yi devreye sokmasına ve BM bünyesinde başlayacak siyasi sürecin başlamasına bağlı. O sürece geniş Suriye muhalefeti katılmadığı takdirde ortaya yeni bir Suriye fotoğrafı çıkmaz gibi görünüyor.
Yerelde ittifakı hangi partililer istiyor
Gündem ağırlıkla Suriye nedeniyle dış siyaset ama iç siyaset de hayli hareketli.
Yerel seçimler yaklaştıkça kimlerin aday olacağı, hangi partilerin ittifak yapacağı konuşuluyor; kimin nereyi ve nasıl kazanacağı tartışılıyor. Peki halk ne düşünüyor?
Yerelde oyunu nasıl veriyor? Yerel seçim olduğu için kendi partisi dışındaki adaylara sıcak bakıyor mu?
Bu konuda Optimar Araştırma Şirketi'nin yaptığı ankette ilginç veriler var.
Onlardan ikisi şöyle: "Kendi partime oy veririm" diyenlerin oranı sadece AK Parti ve CHP'li seçmenlerde yüzde 50'nin üzerinde.
Bu da demektir ki yerelde de yarış iki parti arasında geçecek.
Şu soru da yerel seçimlerin nasıl şekilleneceğini gösteriyor. "Genel seçimlerdeki ittifaklar yerelde de sürmeli mi?" En yüksek tercih AK Parti ve MHP'li seçmenlerde görülüyor. CHP ve İyi Parti'de oranlar yüzde 50'nin altında...