Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Vakit Türkiye ve cemevi

6 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim manifestosunu açıklarken topluma "Ahdim Olsun ki" diye bir söz vermişti. Şimdi onu bir sözleşmeye bağlıyor. Her seçim, aslında partilerin toplumla yeni bir sözleşme yapmasıdır. Seçimler bunun için var. 24 Haziran'a giderken bunun önemi de farkı da biraz daha öne çıkmış görünüyor.
Çünkü bu kez farklı bir tarihsel süreçten geçiyoruz. Bir yanıyla iç vesayet odakları tarih sahnesini terk ederken, öte yanıyla da dış vesayet odaklarıyla "eşitlik" ve "bağımsızlık" mücadelesi veriliyor. Yaşadığımız sancılar da biraz bu nedenle...
Bu yüzden son birkaç yılda çok sert bir mücadele yaşandı. Dün 15 Temmuz bugün ekonomideki dalgalanma gibi. Bu derin hesaplaşma ister istemez toplumda bir gelecek beklentisi oluşturdu. Ve "Acaba ne olacak?" sorusuna cevap arandı.
Bu da doğal olarak gözleri seçim bildirgelerine çevirdi. Hangi parti geleceğe ilişkin ne söyleyecek, kim umut verecek? Bu açıdan ne söyleyeceği merakla beklenen isimlerin başında ise 16 yıldır ülkeyi yöneten ve "sessiz devrimlere" imza atan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisi geliyordu.
Bildirgenin sunulduğu Ankara Arena salonunda toplumun karşısına çıkan AK Parti, "Vakit Türkiye vakti" diyerek çıkacağı yeni yolculuğu şu iki sloganla anlatıyordu: "Güçlü Meclis, Güçlü Hükümet, Güçlü Türkiye" ve " Yaparsa yine AK Parti yapar."
Asıl cevap Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan bekleniyordu ve o da cevabı o salonda verdi. O konuşmayı izlerken, birkaç şeye yoğunlaştım. Birincisi Meclis'in rolü... İkincisi toplumsal sentez... Üçüncüsü de ülkenin eğitim ve teknolojiyle ilişkisi... Kuşkusuz sanayi, tarım, çevre gibi başka alanlar da var ama Türkiye bu alanlarda önemli adımlar da attı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni bir sisteme giderken Meclis'in önemine dikkat çekiyor ve şöyle diyordu:
"Meclis sadece yasama faaliyetlerinin yapıldığı yer değil aynı zamanda Türkiye'nin bağımsızlığının, demokratik hüviyetinin halkın yüce iradesinin vücut bulduğu yerdir. Güçlü bir meclis olmadan güçlü bir hükümet ve bağımsız ve tarafsız bir yargıdan bahsetmek ve gelişmiş bir ülke hayali kurmak mümkün değildir."
Bu tespitler geleceğin Türkiye'sinde Meclis'in siyasetin merkezi olacağının işareti... Çok eleştirseler de muhalefet partileri de bu yolda. Bildirgede hak ve özgürlüklerden din devlet ilişkisine, kültür ve sanattan spora, güçlü ekonomiden stratejik sektörlere, çevreden dış politikaya, hayatın her alanına yönelik çözüm önerileri sıralanıyordu. Daha doğrusu önce neler yapıldığı anlatılıyor sonra da ne yapılacağı... Sorunlara yaklaşımda kullanılan sivil dil burada da öne çıkıyordu.
Teknoloji ve eğitime gelince... Cumhurbaşkanı Erdoğan ısrarla eğitim ve kültüre özel vurgu yaptı: "Önümüzdeki yıldan itibaren tüm okullar tam gün eğitime geçecek hale gelecektir. Eğitimde kalite seferberliği başlatıyoruz. Müfredatı ülkemizin ihtiyaçlarına ve çağın gereklerine göre güncelleyeceğiz. Kültür sanat faaliyetlerine daha fazla kaynak aktaracağız."

Teknolojiye de ciddi yer verilmişti
Cumhurbaşkanı Erdoğan, adı konmasa da toplumsal kutuplaşmayı siyasi malzeme olmaktan çıkartacak yeni bir adam daha atıyordu: "24 Haziran seçimlerinden sonra demokrasimizi geliştirmeye devam edeceğiz, demokrasiyi bir üst lige çıkaracağız. Cemevlerine hukuki statü sağlayacağız. Yasaklarla ve yasakçı zihniyetle mücadelemizi artırarak devam ettireceğiz."
AK Parti bildirgesinde dış politikadan, güvenliğe üzerinde konuşulacak çok şey vardı ama belki de sessiz ve derinden atılan cemevi adımı önümüzdeki günlerde çok konuşulacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA