Cumhurbaşkanı adaylarının ve ittifakların netleşmesi az çok nasıl bir seçim süreci yaşayacağımızı gösteriyor.
İki güçlü aks netleşti: Cumhur ittifakı ve Millet ittifakı... HDP ise seçimlere ayrı giriyor ama hangi tarafta durduğu belli.
Bu tablo seçimlerin çok sürprizli geçeceğini gösteriyor.
Kimlerin sürprizle karşılaşacağına gelince...
Önce bazı tespitleri yapmakta yarar var.
Cumhur ittifakı güçlü bir siyasi iddiayla ve Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi rakiplerinin siyasi söylemini bile belirleyen güçlü bir liderle yola çıkıyor. Bir anlamda onun izlediği sahici ve makul siyasi yolculuk taklit ediliyor.
Yola çıktığı MHP ve BBP ile ittifak da hem daha doğal hem de küresel kuşatmaya karşı "milli ve yerli" bir duruşa dayanıyor.
Topluma yeni bir siyasal sistem, demokrasi, kurumsallaşma, güçlü ekonomi ve küresel aktör olmayı öneriyor.
Karşısında ise ortak adayda bile birleşemeyen, tek dertleri "Erdoğan karşıtlığı" olan ve eski sistemi geri getirmeyi öneren bir muhalefet var. Topluma umut veren bir siyasi rüzgâr estiremedikleri gibi, estirme ihtimali de ufukta görünmüyor.
Daha yola çıkarken ortak aday konusunda anlaşamayan ve gelecekte de anlaşma ihtimali düşük olan bir ittifak söz konusu. Ama daha kritik olanı, CHP ve HDP dışında kalan, DP bir yana, İP ve SP'nin güçlü toplumsal karşılıklarının olmaması.
Siyasi olarak o alanlar AK Parti ve MHP tarafından doldurulduğu için bir boşluk yok. Siyasi söylemleri de o boşluğu doldurmaya yetmiyor. Birinin MHP'den diğerinin AK Parti'den oy devşirmesi hesabı yapılıyor. Bu da toplumun gözünden kaçmıyor.
İşte 24 Haziran gecesinin sürprizi tam da burada. O gece birçok sürpriz sonuçla karşılaşabiliriz. Muhalefet cephesi, 7 Haziran sonuçları gibi bir hayal kuruyor ama tersi çok daha mümkün. Çünkü o günden bu yana çok şey yaşandı ve çok şey açığa çıktı.
En önemlisi, 15 Temmuz gibi demokrasi tarihimizin en destansı direnişi yaşandı.
O ruhu dikkate almayan, hatta görmezlikten gelen ya da "kontrollü darbe" diye itibarsızlaştırmaya çalışan hiçbir partinin sandıkta şansı yok.
Dahası var, her gün ardı arkası kesilmeyen operasyonlara rağmen hâlâ her yerden çıkan FETÖ'ye karşı mücadeleyi "Herkesi FETÖ'cü yaptınız" diye küçümseyenlerin ve ilk kez PKK ve dış bağlantılarına, siyasetle şiddeti ayırarak verilen çok yönlü mücadeleyi itibarsızlaştıranların hiç şansı yok.
Şunu da eklemek gerekiyor, Türkiye, NATO üyesi olduğu tarihten bu yana sürekli darbe yapan, iç kargaşa çıkartan, yetmeyince ekonomiyi tahrip eden küresel güç odaklarına ve onların içerideki "gladyo" uzantılarına karşı da ilk kez bilinçli ve kararlı bir mücadele veriliyor. Ve ilk kez küresel arenada da "bağımsız" bir siyaset izleniyor. Türkiye toplumu bu ölçülerle sandığa gidecek ve siyasete bir kez daha "ayar" verecek.
Yakın geçmişte halkın akıl dolu ayar vermesinin sayısız örneğini gördük. Çok sayıda iddialı hatta köklü parti hiç ummadıkları bir zamanda meclis dışında kaldı.
Medya desteği ve siyaset mühendislikleriyle pazarlanan çok sayıda siyasi aktör hayal kırıklığı yaşadı.
İşte bu nedenlerle 24 Haziran sonuçları, bazı partilerin kapısına kilit vuracağı gibi, bazı partileri de derinden sarsacak.