Birçok ilklerin yaşanacağı önemli bir seçime gidiyoruz. En önemli yanı da vesayet sistemini geri getirmek isteyenlerle o sistemi tarihin çöp sepetine atmak isteyenlerin son karşılaşması olması.
15 Temmuz'da çıplak elleriyle tankları durduran halk, tıpkı 1950'de olduğu gibi 24 Haziran'da da sandığa koşacak.
Bu gerçeği bilenler, her seçimde olduğu gibi bu kez de siyaset mühendislikleri ve algı operasyonlarıyla sonuç almak için akla hayale gelmeyen yöntemler kullanıyor.
En çok umut bağladıkları da CHP'nin cesaret edip ittifak yapamadığı HDP... CHP'lilerin ve cumhurbaşkanı adayları Muharrem İnce'nin HDP aşkı ya da Demirtaş sevgisi boşuna depreşmedi.
Çözüm süreçlerinde "düşmanlık" yapanların bu aşkı hesapsız değil, kirli bir hesaba dayanıyor. Onların derdi Kürtler değil, onların derdi, "devrimci halk savaşı" başlatan ve hendek vahşetini dayatanlar karşısında susarak Kürtler nezdinde günah işleyen HDP'ye itibar kazandırmak.
Daha vahimi PKK-PYD hattının ABD bayrağı altında savaştığını Kürtlerin gözünden saklamak. Dikkat edin ne HDP ne de Milli Mücadele geleneğine sahip çıkan CHP, ABD bayrağı altında Türkiye'ye karşı silahlandırılan PKK ve PYD'den söz ediyor.
Bu gerçeği gizleyerek Kürtlerin yeniden HDP'ye oy vermeleri isteniyor. Ancak böyle AK Parti'yi mecliste zayıflatabilecekleri hesabı yapılıyor. Oysa HDP'ye oy verenlerin bir kısmı dahil Kürtler, HDP'nin bütün bu olup bitenler karşısında susmasını affetmiyor.
Önceki gün bölgenin önemli merkezlerinden Van'daydım. Van, son yıllarda göç alan şehirlerden biri. Şehir merkezini gezerken ilk hissedilen şey, şehrin nefes almaya başlaması.
Artık bölgede klasik "örgüt baskısı"ndan söz edilmiyor. Ancak bu örgüt hayaletinin tam anlamıyla devreden çıktığı anlamına da gelmiyor.
Hatta fısıltıyla da olsa utanç verici bir biçimde "Arkamızda ABD var" yaklaşımıyla sinsi bir propaganda yapılıyor.
Van'da AK Parti ve HDP dışında Kürt siyaseti dahil çalışan hiçbir parti yok. HDP, milliyetçiliğe karşı çıkıyor ama arka planda Kürt milliyetçiliğini körükleyen tehlikeli bir siyaset yapıyor. Ortak yaşamın tek güvencesi AK Parti... AK Parti de ne yazık ki henüz "mahalle baskısı"nı tam üzerinden atmış değil. Halkın gönlünü kazanacak yeni bir hamleye ihtiyacı var.
Bunun önü açık çünkü FETÖ kalıntılarından kurtarılan bölgede, ilk kez teröre karşı kararlı bir mücadele yürütüldü. Bu da şiddeti hissedilir biçimde hayatın içinden çıkardı.
Halkta büyük rahatlama var, özellikle de şehirlerde yaşayan orta sınıfta. Tek sorun Barzani referandumu ve Afrin Harekâtı hakkındaki spekülasyonlar. Bölge halkı bu iki harekâtın gerekçelerinin ikna edici biçimde anlatılamadığı inancında.
Bölgeden söz edince, Kayyumlardan söz etmemek olmaz. Belediyelerin "kayyum"larca yönetilmesi hoş karşılanmasa da vatandaş hizmetten memnun...
Kısa bir süre de olsa Van Valisi ve Belediye Başkanı Murat Zorluoğlu ile sohbet ettik.
Zorluoğlu'nun, "Kayyum, Vanlılar için ne anlama geliyor?" sorumuza verdiği cevap ilginçti: "Van, kayyumla yeni yönetilmiyor ki, yıllardır kayyumla yönetiliyor." Doğrusu Kandil'in atadığı "HDP'li kayyumlar" yıllar boyu kaynakları örgüte aktararak şehirleri yaşanmaz kıldı. Şimdi ise durum çok farklı... Sadece son bir yılda inanılmaz bir hizmet atağı var. Bir yıl içinde bin kilometre asfalt yol yapılmış. Caddeler yenilenmiş, yeni parklar, yeni okullar yapılmış ve en önemlisi şehrin kanalizasyon sorunu halledilmiş.
Van'ı geride bırakırken şunu düşünüyorum;
1071 Malazgirt, 1514 Çaldıran ve 1915 Çanakkale'de birlikte yaşamayı tercih eden Kürtler, 24 Haziran'da şiddet destekli siyasete "One Minute" derse bölgede yepyeni bir sayfa açılacak.