Zeytin Dalı Operasyonu sadece dış dünyada değil, iç siyasette de taşları yerinden oynattı, dengeleri bozdu. Sadece ABD ve AB'deki bazı siyasi odaklar değil, içerdeki muhalefet de şaşkın durumda. Hareketin ilk günlerinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İP Genel Başkanı Meral Akşener'in destek açıklamaları olumlu bulunsa da kafalarda şu soru işareti hep vardı: "Acaba bu destek ne kadar sürecek?"
Merak ediliyordu çünkü Türkiye'nin son 4-5 yılda yaşadığı 15 Temmuz darbe girişimi dahil bütün küresel operasyonlara CHP-HDP ve İP gibi muhalefet partileri ciddi destek verdi. Bu kez de rolleri değişmedi. HDP'nin ne yapacağı malum. CHP ve İP de fazla dayanamadı. Çok değil, birkaç gün sonra kıvrana kıvrana söylenmeler başladı.
Kılıçdaroğlu'nun "Bu ordunun işidir, siyasetin değil" Akşener'in ise "Kuzularımı politikanın öznesi yaptırmam" gibi ucube demeçleri hayra alamet değildi. Bir yerden patlayacağının ilk işaretleriydi. Çünkü Türkiye'nin ya da onlara göre AK Parti iktidarının başarılı bir operasyon yürütmesi, ülkenin lehine olsa da onların "misyon"larına aykırıydı.
Tıpkı halkın, 15 Temmuz'da darbe ve işgal girişimini püskürtmesi gibi... CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, darbeyi istemeye istemeye eleştirmiş, hatta 7 Ağustos'taki Yenikapı Mitingi'ne zoraki katılmıştı. Sonra ne oldu? 180 derece dönüş yaptı ve "Kontrollü darbe" diyerek FETÖ'cülerin 15 Temmuz'u itibarsızlaştırma operasyonuna katıldı.
Sonuç olarak CHP'yi yöneten klik, Zeytin Dalı operasyonunun başarılı gitmesine de daha fazla dayanamazdı. Eninde sonunda biri baklayı ağzından çıkaracaktı. O da FETÖ'cülerle fotoğrafları yayınlanan ve CHP'de bile kimsenin güvenmediği, siyasi geçmişi şüpheli CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz oldu.
Yılmaz, birkaç gün önce bir tv programında eminim CHP tabanını da rahatsız eden şu açıklamayı yaptı: "Bu işin kaynağına gitmemiz lazım. Kaynak kim? Kaynak El Kaide'dir. ÖSO'nun kaynağı El Kaide'dir."
O an bu yalana itiraz eden gazeteci Çetiner Çetin'le arasında geçen şu konuşma da ibret vericiydi:
- Sayın Milletvekili bu doğru bir tanımlama olmadı. ÖSO'nun içinde Türkmen ve Arap gruplar var.
- Benden daha iyi bunu hiç kimse bilemez.
- Silahlı mücadele mi verdiniz ki bunu biliyorsunuz?
- Ben onun mağduru oldum, siz dışarıdan öyle ahkâm keserek bunu bilemezsiniz.
Yalanın olduğu yerde ölçü ve seviyenin olması da düşünülemez. Takke düşmüş kel görünmüştü. Ve CHP bir kez daha derin bir savrulmanın eşiğine gelmişti. Anlaşılan CHP'nin sorunu doğru siyaset üretememek falan değil, bambaşka bir şeydi. Karşımızda ana muhalefeti ele geçiren kripto CHP'liler vardı ve CHP ne zaman makul bir noktaya gelse o kriptolar çıkıp sabote ediyordu.
Hatırlayın, aynı yol DEAŞ ilk ortaya çıktığında da izlenmişti. FETÖ'cülerin başlattığı bu süreci, dış güçlerin dışında Cumhuriyet ve CHP'nin başını çektiği kesimler desteklemişti. Bu aslında küresel bir ittifaktı. O ittifakın TIR Operasyonu'yla Türkiye'yi nasıl bir cendereye aldığı da unutulmadı.
Rakka'da ABD ve PKK ortaklığının DEAŞ'ı koruyup, yol verdiği bilinirken, Rusya ve ABD'nin ÖSO ile görüştüğü gerçeği ortada dururken, CHP'nin ÖSO'yu El Kaide'ci ilan etmesi akıl alır gibi değil. Türkiye'ye bundan daha büyük zararı kim verebilir?
CHP o adama daha ne kadar sahip çıkar bilinmez ama böyle giderse halkın CHP'ye sahip çıkmayacağı çok açık.