Türkiye siyasi sistem değişikliği için referanduma gidiyor. Bu değişikliğe "evet" diyenler var, "hayır" diyenler var. İlk adım Meclis'te kavga gürültü içinde de olsa atıldı. Şimdi sıra ikinci adımda. Partiler, siyasi aktörler, milletin karar vermesi için meydanlara inecek ya da medyaya çıkacak tezini millete anlatacak.
Demokrasinin gereği de bu. Ancak bizde durum hiç de böyle olmuyor.
Bırakın sıradan veya sosyal medya meczubu bir "hayırcı"yı, koca CHP yöneticileri ya da medyanın kelli felli yazarları bile işe, küfür kıyamet bir saldırıyla başladı. En aklı başında olduğu sanılanı da, "evet" diyenlere ağıza alınmaz hakaretler etti. Hatta işi şirazesinden çıkartıp "vatan haini" diyenler çıktı.
İşin doğrusu patolojik bir durumla karşı karşıyayız. Bugün bu kirli kampanyayı yürütenler, yıllardır ve ısrarla iktidarın "kutuplaştırıcı" bir siyaset izlediğinden söz edip durdular. Oysa sadece şunları hatırlamak bile yeter: "karnını kaşıyan adam", "beton kafa", "bir kilo pirince, 5 kilo kömüre oyunu satanlar" ya da "eşi başörtülü birini cumhurbaşkanı yaptırmayız" deyip 367 garabetini uyduranlar, daha da ileri gidip "yüzde 95 oy alıp iktidar olsanız da muktedir olamazsınız" diyenler... Tüm bunlar toplumu kutuplaştırıcı yaklaşımlar değil de neydi?
O kafa bugün de değişmedi. Şimdi o ırkçı, ötekileştirici ve doğal olarak kutuplaştırıcı kafa, bir kez daha pervasızlaşıyor ve saldırıda sınır tanımıyor. Bugünkü siyasi tabloya dikkatlice bakın. Henüz işin başındayız ve bazı ünlü isimlerin kendi görüşlerini sosyal medyada açıklamalarından öte bir şey yapılmış değil. Bunların bazıları "evet" bazıları da "hayır" diyeceğini açıkladı. Sosyal medyada ilk gördüğüm isimlerden biri "hayır" diyen ünlü yazar Ahmet Ümit'ti. Ona sonra başkaları da katıldı. Ve kimse çıkıp onlara "vatan haini" demedi.
Ama Rıdvan Dilmen "Evet" kampanyası yapınca kızılca kıyamet koptu. Ona destek veren Arda Turan'a, Burak Yılmaz'a, Murat Boz'a, başta Selin Sayek Böke ve Gürsel Tekin gibi güya makul sayılabilecek siyasetçiler bile hakaret etti. Onları itibarsızlaştırmak için en düzeysiz yollara başvurdular.
CHP'nin meczup bir milletvekili zıvanadan çıkarak işi vatan hainliğine kadar vardırdı. Peki, şimdi bu tavrı nasıl karşılayacağız?
Bu kutuplaştırmayı da aşarak toplumu birbirine "düşman" eden bir siyaset değil mi? Bu siyaseti izleyenlerin kutuplaşmadan şikayet etmeleri size samimi ve inandırıcı geliyor mu?
Onlara en güzel dersi Rıdvan Dilmen verdi:
"Ülkem için iyi olacağını düşündüm. Bu tamamen kendi fikrimdir. Farklı görüşlere de saygılıyım. Ama hiç kimse bu durum üzerinden birbirini düşman görmemelidir, düşmanlık üretmemelidir. Herkesi, beni de dahil eleştirebilirler, fikirlerimi eleştirebilirler Ama Atatürk sevgimi ve bağlılığımı sorgulamak kimsenin haddi değildir." Bütün bunlar kaybeden bir ideolojinin, bir siyasetin son çırpınışları... Umarım, ülke daha fazla zarar görmeden bu patolojik durumu atlatırız.