Sadece Meksika veya İslam coğrafyası değil bütün dünya gözünü ABD'ye çevirmiş Donald Trump'ın 20 Ocak'ta göreve gelmesini ve neler yapacağını bekliyor.
En enteresanı ise İslam coğrafyasının beklentisi...
Obama'nın iktidara gelmesiyle büyük umutlara kapılan İslam coğrafyası, 8 yıl sonra deyim yerindeyse tam bir hayal kırıklığı yaşıyor.
Çünkü Obama geride, yani İslam coğrafyasında savaş ve gözyaşı bırakarak gidiyor.
Bu durum İslam karşıtı tutumu bilinen Trump'ı bile makulleştiriyor.
Bu ölçü, aslında Türkiye için de geçerli.
Çünkü Türkiye-ABD ilişkileri geçmişte birkaç kez kriz eşiğine geldi ama hiçbiri Obama dönemindeki kadar derinleşmedi ve düşmanlığa dönüşmedi. Hiçbir ABD yönetimi, Obama yönetimi kadar Türkiye'yi zora sokmadı ve Türkiye'nin yaşadıklarını görmezlikten gelmedi.
Bu nedenle Trump'lı yeni ABD yönetiminin Türkiye'yle makul ilişkiler kuracağına sıcak bakılıyor ve doğal olarak ne olacağı da merakla bekleniyor. Şimdiye kadar, bu konuda olumlu bakılacağına dair iki önemli işaret var; Mike Flynn'ın Gülen'i Bin Ladin'e benzetmesi ve Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'un ABD'nin Türkiye'ye ihtiyacını açık açık seslendirmesi.
Şimdi buna bir yenisi daha eklendi;
Cumhuriyetçilerin ağır toplarından eski Montana Kongre Üyesi Denny Rehberg'in açıklamaları.
12 yıl Montana Kongre üyeliği yapan ve halen siyasetin etkili isimlerinden biri olan ve önümüzdeki günlerde Trump tarafından etkili bir göreve getirilmesi beklenen Rehberg, iki gün önce Amerikan siyasetinin nabzını iyi tutan The Hill sitesinde "Türkiye ABD ilişkilerini tazelemek" başlıklı çok çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
Yazı şu önemli tespitle başlıyor:
"ABD, Trump yönetimine hazırlanırken, Trump yönetimi de bozulan birçok ilişkiyi tazelemeye hazırlanıyor. Bunların başında da Obama'nın bozduğu Türkiye- ABD ilişkileri geliyor..." Eski Kongre üyesinin üzerinde durduğu en önemli konu ise FETÖ yapılanması...
FETÖ'nün 15 Temmuz'da giriştiği kanlı darbeyi "vahim gün" olarak niteleyen Rehberg'in bu netlikteki yaklaşımı sanıyorum, ABD basınında ve siyasi aktörleri arasında bir ilk. Yazıda açıkça Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) kavramını kullanıyor. Türkiye'nin FETÖ Lideri Gülen'in iade edilmesi için başvurusuna da değinen eski Kongre üyesi şunları söylüyor:
"Türkiye, ABD'nin Gülen'i iade etmesi için Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'la delil ve dosya gönderdi. Türk Bakanı ABD Adalet Bakanı Loretta Lynch karşıladı.
Ancak ekim ayından bu yana hiçbir adım atılmadı. Türkiye, Amerika'nın NATO'da en önemli müttefiki, onun yaşadıklarından biz de endişelenmeliyiz." Ortadoğu'da ABD ve Türkiye'nin terör örgütlerine karşı yan yana durması gerekliliğini ise şu cümlelerle dile getiriyor:
"Türkiye ve ABD 50 yılı aşkın süredir çok verimli ve anlamlı ikili ilişkilere sahip. DEAŞ ve FETÖ gibi terör örgütlerini yenmek ve bölgesel istikrar sağlamak için, Türkiye ve ABD'nin yan yana durması ve teröre karşı kafa kafaya vermesi gerekiyor."
"FETÖ sadece Türkiye'yi istikrarsızlaştırmıyor ABD'yi de tehdit ediyor" diyen Rehberg, yazısını şu önemli tespitle bitiriyor:
"ABD ve Başkan Trump'ın müttefiklerine bir sorumluluğu var. Bunun gereği de Fetullah Gülen'i iade ederek, NATO müttefiki Türkiye ve Başkan Erdoğan ile birlikte çalışmak. Çünkü istikrarlı bir bölge için Türkiye önemli bir ülke."