Şu sıralarda en çok merak edilen şey, ABD'nin Pensilvanya'da yaşayan FETÖ elebaşısını Türkiye'ye verip vermeyeceği...
FETÖ'nün ABD derin devleti için önemli bir proje olduğunu herkes kabul ediyor. En az 160 ülkede eğitim üzerinden örgütlenmiş, örgütlü olduğu her ülkenin bürokrasisinde de etkili olmuş bir yapıyı kim elinden kaçırmak ister.
Bu yüzden vermezler, vermek istemezler.
Baksanıza hâlâ "henüz bir karar veremedik" diyorlar.
Vereceklerini de sanmıyorum, CIA'nın internet sayfasında yer alan yazıdan da anlaşıldığı gibi Türkiye'deki kanlı darbenin başarısızlığı onları çok üzmüşe benziyor.
Oysa yıllar önce aynı ABD'nin istese neler yaptığının ilginç bir örneği var. Ünlü işadamı, siyasetçi Cavit Çağlar'ı hatırlayın... Son dönemde Türkiye -Rusya ilişkilerinin gelişmesinde katkısı olan Çağlar, Aralık 2000'de eşinin rahatsızlığını gerekçe göstererek yurtdışına çıkmıştı.
Tam o tarihte Süleyman Demirel'in yeğeni Murat Demirel'e ait Egebank'a da TMSF el koymuş ve soruşturma açılmıştı.
O soruşturma kapsamında İstanbul DGM Savcısı Ercan Cengiz, Çağlar'ı ifadeye çağırmış gelmeyince de hakkında 2 Ocak 2001'de gıyabi tutuklama kararı çıkartmıştı.
Benzer bir yakalama kararı da Sümerbank'la ilgili çıkartılmıştı. Çağlar, avukatı aracılığıyla "kalp rahatsızlığım var" diye rapor gönderse de işe yaramadı. Hakkında Kırmızı Bülten çıkartılarak ocak ayı içinde ABD'den istendi.
Şimdi gelin, sonra ne olduğuna bakalım.
Kırmızı Bülten'in çıktığı ocak ayından 18 Nisan'a kadar Çağlar'dan pek haber alınmadı.
Ama FBI peşindeydi ve ilk haber de 18 Nisan'da geldi. O gün Çağlar eşini karşılamak için gittiği New York Havaalanı'nda yakalandı.
Hızlı bir süreç başlamıştı. Çağlar hemen Manhattan Federal Mahkemesi'ne çıkartıldı ve mahkeme de tutuklama kararı verdi.
Çağlar'ın, mahkemeye, 5 milyon dolar teminat verebileceğini bildirmesi bile işe yaramadı.
Bunun üzerine Çağlar, Türkiye'ye iadesini istedi. Mahkeme de bunu kabul etti.
Böylece eski bakan, ünlü işadamı Çağlar, 28 Nisan 2001'de Türkiye'ye getirildi ve 6 Şubat 2002'de de tahliye edildi. İade süreci hızlı işlemişti.
Eski bakan Çağlar ekonomik bir suçtan aranmasına rağmen yakalanmış ve Türkiye'ye gönderilmişti. Üstelik de Kırmızı Bülten kararını veren mahkeme DGM'ydi.
Yani ABD istese, DGM'yi gerekçe göstererek vermeyebilirdi.
Oysa bugün FETÖ Lideri Gülen hakkında hem onlarca suçlama var hem de kararları "özel" değil sivil mahkemeler veriyor. Dahası suçlamalar da demokrasi açısından çok ciddi ve önemli...
17-25 Aralık darbesi, TIR operasyonları ve son olarak 240 insanın şehit edildiği, Meclis'in bombalandığı 15 Temmuz kanlı darbe girişimi.
Hâlâ ABD harekete geçmiyorsa işin içinde başka bir iş var demektir.
Dün başarılı darbe yapanlara "Bizim çocuklar" demekten çekinmeyen ABD, bugün de başarısız olanlara Hollywood vari "sizi tanımıyoruz" demiyor ve arkasında duruyorsa hakikaten işin içinde bir iş var.
Hem de suçüstü yakalanmayı göze alacak kadar...