Meral Akşener ülkeyi yönetmek için yola çıkıyorsa, hele Cemaat eksenli ilişkileri nedeniyle kafalarda soru işareti varsa ve iddialı bir biçimde iktidar partisine "ellerinizi yıkayın, gelin" diyorsa sadece bugünü değil geçmişiyle ilgili sorulara da cevap vermesi beklenir.
Hele ki o geçmişin içinde Susurluk Skandalı'nın patladığı bir dönemde İçişleri Bakanlığı gibi önemli bir güç alanı varsa.
Gerçi Akşener o döneme ilişkin sorularımıza, bence ciddi bir itirafla cevap verdi:
"Sosyal medyada 'Meral Akşener MHP'ye genel başkan olmasın, faili meçhullerin sorumlusu o dur' diyorlar. Ne derseniz deyin hepsi kabulümdür. Bu ülke için, bu milletin birliği beraberliği için bir şey yapılması gerekiyorsa yapmışımdır, sorumluluğunu da sonuna kadar alıyorum"
Bu pervazsız cevap Türkiye'yi nasıl bir siyasi zihniyetin beklediğini anlatmaya yetiyor.
İnanılır gibi değil ama karşımızda "faili meçhuller kabulümdür" diyen bir siyasetçi var. Yani Akşener'e göre, gerekçe "bu ülke için" olunca "faili meçhul" de işlenir, "rutin dışına" da çıkılır.
Aslında Akşener'in geçmişinde sadece Susurluk yok. Sonrasında da çok ilginç ve tartışmalı bir geçmiş var.
Şimdi sizi 90'ların sonuna, birbiriyle çok samimi olan iki kadın siyasetçiyi yol ayrımına getiren çarpıcı bir olaya götüreceğim. Yıl 1999... DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in başbakanlığı Meral Akşener'in de bakanlığı geride kalmış.
Türkiye, 18 Nisan'da yapılacak genel seçime hazırlanıyor. DYP'nin inişe geçtiği ama hala umutların kesilmediği bir dönem... Aday belirleme konusunda Adana'da çok ilginç bir olay yaşanır. DYP'de önseçim yapılır ve milletvekili listesi şöyle oluşur: Birinci sıra Ali Antepüzümü, ikinci sıra Halit Dağlı, onları Durmuş Ali ve Ramazan Ağar izler.
Fakat Genel Başkan Tansu Çiller devreye girer ve bu liste değiştirilir. Yeni liste şöyle oluşur: Birinci sıra Halit Dağlı, ikinci sırada örgütün hiç tanımadığı ve yaptığı iş konusunda soru işaretleri olan sürpriz bir isim var; Nesime Aysel Sabuncu, üçüncü sırada Hadi Türkmen, dördüncü sıraya ise teşkilatın birinci seçtiği Ali Antepüzümü konulur.
Bu listeyi de teşkilat kabul etmez ve kıyamet kopar. Ama asıl gerginlik şu iddia nedeniyle yaşanır.
İşkadını Nesime Aysel Sabuncu'nun, DYP'ye 5 milyon dolar vererek listeye girdiği söylenir. Parti çalkalanır. Başka iller de kazan kaldırır ve liste bir daha değişir. Bu kez listede Sabuncu yoktur.
Bu da Sabuncu'yu harekete geçir. Sabuncu, listeye girmek için verdiği parayı geri ister. Buna DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in şu cevabı verdiği söylenir:
"Parti adına alınan 3 milyon doları geri verelim, bu olayı kapatalım"
Ama işkadını Sabuncu, razı olmaz çünkü şöyle der; "Ben 5 milyon dolar verdim, paramın hepsini istiyorum"
DYP bir kez daha çalkalanır. Acaba iddia edilen o iki milyonu kim aldı?
İşte bu soruyu bugün de sormamıza yol açan isim burada devreye giriyor. DYP'lilerin iddiasına göre o isim, Sabuncu'yu listeye aldıran Meral Akşener'di...
Bu yüzden parti içinde dikkatler ona yönelecek ve derin tartışmalar yaşanacaktı. Şimdi ilginç bir noktaya daha geliyoruz, o da tartışmaların içinde olanlardan birinin bugünün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu olması...
O dönem DYP İstanbul İl Başkanı olan Soylu'nun, Akşener'i "Gemiyi önce fareler terk eder" diyerek suçladığını bütün DYP'liler biliyor.
Acaba Bakan Soylu şimdi ne düşünüyor? Hala o iddiasının arkasında mı?
Bu olayı bildiği öngörülen sadece Bakan Soylu değil, başka siyasetçiler de var. Onlardan üçüne, MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan'a, eski Adana Milletvekili Halit Dağlı'ya ve DYP'nin önemli isimlerinden eski Milli Eğitim Bakanlarından Mehmet Sağlam'a soruyorum: Sabuncu'nun iddiası konusunda ne biliyorsunuz? Bildiklerinizi kamuoyuyla paylaşır mısınız?
Akşener'in ellerinin temiz olması için hem bu soruya, hem de şu iki soruya cevap vermesinde yarar var; Esas işiniz sigortacılık mı? Bugüne kadar kimlerle iş yaptınız? Ve Kavacık'taki binanız nasıl yapıldı?