Eski gücünü kaybetse de hala "Paralel Yapı" ciddi bir tehdit olmayı sürdürüyor. Özellikle bürokraside. Yargı ve polis içindeki FETÖ'cü yapılanmaya karşı önemli adımlar atılsa da henüz o kurumlarda bile tehlike geçmiş değil. Bu konuda, muhalefetin ve bazı güç odaklarının bütün itirazlarına, algı operasyonlarına rağmen 2014'te yeniden düzenlenen HSYK tarihi bir görev yaptı...
Önce, tartışmalı ve haksız yürütülen birçok davaya imza atan cemaatçileri görevden uzaklaştırdı. Sonra da onların yargıya hesap vermelerinin önünü açtı.
Aynı şey birkaç gün önce kamuoyunda "Kozmik Oda" olarak bilinen Genelkurmay Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı'nda arama yapılmasına ilişkin soruşturma için de yapıldı.
HSYK 2. Daire bu soruşturmayı yürüten Savcı Mustafa Bilgili ile hakimler Nihal Uslu, Halil İbrahim Kütük, Abdullah Bahçeci ve Dündar Örsdemir hakkında geçici görevden uzaklaştırma kararı verdi.
Karar sonrası HSYK 2. Dairesi Başkanı Mehmet Yılmaz şöyle diyordu: "Kozmik odadaki arama ve nihayetindeki çalışmaların hukuka bağlı kalınarak yapılmadığı için şimdilik açığa aldık. Kesin dosya daha sonra gelecek. İlgililerin savunmaları geldikten sonra son raporda her şey daha açık görülecek."
Aslında kozmik oda meselesi Askeri Casusluk Davası gibi Türkiye'ye kurulan "Paralel tezgah"ın en somut örneği.
HSYK, bu somut örneği gündemine alarak Türkiye'yi tarihinde karşılaşabileceği en tehlikeli kumpastan kurtaracak önemli bir adımı daha attı.
Buraya kadar HSYK'nın hakkını teslim edelim... Önemli soruşturmalarla yargıyı biraz olsun rahatlattı ama hala adliye koridorlarında hakim ve savcıların yaşadığı "paralel korku" giderilmiş değil. Bunun en önemli nedeni de eski HSYK'ya ilişkin hiçbir adımın atılmaması.
Şu soruların cevabını herkes merak ediyor: Onlarca adaletsizliğin oluşmasında, binlerce şikayetin sümen altı edilmesinde, Meclis'in uzun tutukluluk sürelerini kısaltan kararlarının uygulanmamasında, dahası yargı süreçlerinin kilitlenmesinde eski HSYK mensuplarının hiç mi rolü yok? Bunun için ne yapıldı?
2010'dan 2014'e kadar yargıya yön verenlerden, kamuoyunun yakından tanıdığı HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur iş mahkemesinde ve 2. Daire Başkanı Nesibe Özer de yine İstanbul'da çocuk mahkemesinde görevdeler. Diğerlerinin durumu da farklı değil.
Bütün o adaletsizlik üreten mahkemelere paralel yapı mensuplarını ata, sonra da göreve devam et... Peki, hukuk bunlar için bir şey öngörmüyor mu?
Bu başarılırsa Türkiye bir daha ne vesayetçi ne de cemaatçi yargı tuzaklarına düşmez.