İnsanlığın vicdana, merhamete en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanın içindeyiz. İnsan haklarının, demokrasinin yükseldiği ama aynı zamanda insanlığın da yerlerde süründüğü bir zaman... Dün Afganistan, Bosna, Irak ve Afrika'da, bugün Suriye'de olanlara bakın. Vahşi küresel sistem, gözlerimizin içine baka baka, bize "dış politikada çıkarlar söz konusu" dayatmasıyla insanlığın ölümünü izlettiriyor.
Ama dünya sadece onlardan ibaret değil, aynı dünyamızda vicdan ve merhametle insanlığa sahip çıkan güçlü bir damar da var. O damarın temsilcilerinden biri de tarihi kurumumuz Kızılay. Kızılay Türkiye içinde ve Suriye topraklarında iç çatışmanın mağdur ettiği milyonlarca Suriyeliye yardım eli uzatıyor.
Önceki gün Kızılay Genel Başkan Vekili Dr. Kerem Kınık'la buluştum. Yeryüzü Doktorları'ndaki çalışmalarından tanıdığım Dr. Kınık, genel tabloyu şöyle özetliyor: "Türkiye'ye gelmiş 2.5 milyonu kayıtlı 500 bini kayıtsız 3 milyon mülteci var. Bunların 2.5 milyonu Suriyeli, diğerleri Irak'tan, Mısır'dan, Yemen'den, Afrika'dan gelenler. Başta Kızılay olmak üzere, İHH İnsani Yardım Vakfı, Yeryüzü Doktorları gibi Türkiye'den ve dünyadan birçok STK her türlü desteği veriyoruz."
Kızılay'ın Türkiye içindeki hizmetleri de giderek daha kurumsal hale geliyor. Devletten tek kuruş yardım almayan Kızılay'ı toplumun yardımları ayakta tutuyor. AFAD'ın kamplarında ve dışarıda kalan yaklaşık 500 bin Suriyeliye aynı zamanda nakit yardımı da yapan Kızılay'ın geleceğe ilişkin projelerini Dr. Kınık şöyle anlatıyor:
"Kızılay olarak hem yardım hizmeti veriyoruz hem de toplumsal uyum çalışmaları yapıyoruz. Bu anlamda üç toplum merkezi açmıştık, 2016'da bunu 16'ya çıkarıyoruz. AB de destek veriyor. Dil öğrenimi, meslek eğitimi ve koruyucu hekimlik gibi çok sayıda farklı hizmet verilecek."
Bu sohbet sırasında Suriye'deki iç savaşın görünmeyen bir başka yüzünü daha öğreniyoruz. Suriye'de bizdeki mültecilerin üç katı kadar yani 7.5 milyon iç mülteci olduğunu... Bunlar savaş yoğunlaştıkça yer değiştiren insanlar. Büyük çoğunluğu da bizim sınırlarımıza yakın, Kilis ve Reyhanlı'nın tam karşısında onlarca kampta yaşıyor. Reyhanlı'nın karşısındaki kampın nüfusu şimdiden 100 bini aşmış durumda.
Bu kamplara sadece Türkiye'den değil dünyanın dört bir yanından gelen sivil toplum örgütleri yardım ediyor. Dr. Kınık'a dünya halklarının Suriye'de yaşanan insanlık trajedisine nasıl baktığını soruyorum. İlginç bir analiz yapıyor:
"Şundan umutluyum, devletler müdahale etmiyor hatta etmek istemiyor ama halklar çok duyarlı. Özellikle de demokrasinin geliştiği ülke halkları. Norveç, İsveç gibi Avrupa ülkelerinden Latin Amerika'ya, Japonya'dan Endonezya'ya, onlarca ülke insanı Suriyelilerin yardımına koştu. Bu işte en duyarlı olanlar ise Türklerden sonra Norveçliler."
Peki, bu tür insani yardımlara ilgi göstermeyen ülke var mı? Sorunun cevabı aslında hiç de şaşırtıcı değil. İnsani yardımlar konusunda en duyarsız ülkeler arasında ilk sıralarda Rusya, İran ve Çin var.
Dr. Kınık, bütün savaş kışkırtıcılığına rağmen insanlığın geleceğinden umutlu: "İnsanlık ölmedi ve bunu dünyanın dört bir yanından hayatlarını riske sokup yardıma gelen o insanlar her yerde gösteriyor."