Bir süredir, Diyarbakır'ın tarihi Sur semti başta olmak üzere birkaç ilçede çatışma, sokağa çıkma yasağı ve ölümler yaşanıyor. Kandil, HDP'nin en çok oy aldığı bu ilçelerde "özyönetim için halk savaşı" verdiğini söyleyip, şehirleri insansızlaştıran kanlı bir siyaset izliyor. Yakıp, yıkıyor, bombalıyor ve insanları öldürüyor.
Peki, Kürtler ne diyor bu olup bitenlere?
Kürtlerin ezici çoğunlukla destek vermediği biliniyor ama bizzat o acıları yaşayan insanların ruh halinin ne olduğu tam olarak yansımıyor. Geçmişte atv Haber'de birlikte çalıştığımız gazeteci arkadaşım Abdülkadir Konuksever, birkaç gün önce Sur'da yakınlarını, evlerini kaybeden, ruhları yaralı o insanlarla konuşup, Aljazeera'de yayınladı. Konuksever'i kutluyorum. O röportajı da biraz kısaltarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
"Kendi memleketimizde mülteci olduk"
Hayatı Sur Mahallesi'nde geçen Mehmet anlatıyor:
"Evim, işim, çocuklarımın okulu, takıldığım kahve ve bütün hayatımız Sur'da. Surların dışına çıktığımda garip hissederim kendimi, orada doğdum ve oranın dışına askerlik haricinde hiç çıkmadım. Ama şimdi zoraki çıkardılar işte. Gelip buraya sığındık. Bu da benim zoruma gidiyor. İşte böyle abi, bizi memleketimizde, kendi şehrimizde mülteci yaptılar."
'Kızım geceleri delirecek gibi oluyor'
Murat, Sur'da Dabanoğlu mahallesinde oturuyor. 30 yaşında ve iki çocuğu var.
"Kızım geceleri delirecek gibi oluyor. Uzaklara gidebilecek imkânımız yok. Elde avuçta bir şey kalmadı, vallahi bir kat elbise alıp çıkabildik evimizden. 30 yıldır orada yaşıyorum. Mahallemdekileri ev ev, isim isim tanırım. Bu çözüm süreci başladığında baktım ki her gün yeni insanlar geliyorlar ve yerleşmeye başlıyorlar. Düzgün, hatta İstanbul Türkçeleri vardı. Duvarlarda 'MLKP' yazıları görmeye başladım. Ne zamanki Suruç saldırısı oldu, bunların hem sayısı arttı, hem de sertleşmeye başladılar. Hendekler kazılmaya başladığında Hevsel bahçelerinden de motosikletli gençler sırt çantalarıyla silah taşıyorlardı. Günlerce yığınak yaptılar. O gün anladım ki bir daha huzurumuz olmayacak."
'İki oğlum PKK içindeyken öldü, hendek yanlış'
HDP'ye yakın A.L'nin iki oğlu örgüt içerisindeyken yaşamını yitirmiş, şimdi de evinden oldu:
"Kim yapıyorsa yapsın sivillerin içerisine, üstelik daha kendi onurunu korumayı beceremeyen insanların eline silah vermek kazanım değildir. Halka karşı yapılan savaş kaybetmeye mahkûmdur. Böyle mücadele olmaz, akıldan yoksun ve teröre vardırılan çatışmalar zarardan başka bir şey vermez."
'Gelip hendeğe kendileri girsin'
Sur'u terk edenlerin en büyük hayal kırıklığı ise DTK, HDP, DBP temsilcilerinin hâlâ hendekleri savunuyor olmaları. HDP'ye oy veren M.C şöyle diyor:
"Eğer bu kadar hendeklere meraklılarsa gelip hendeklere kendileri girsin. Çıktılar hendekleri savundular ve ardından herkes evine geri döndü. İnsan halkına ve gerçeğine bu kadar mı uzak olur?"
"Düzce'de ceset soyanlar..."
Cizre, Silvan ve Sur'da hayatı yaşanmaz hale getiren YDG-H'lilerle ilgili en çarpıcı tespiti ise M.C yapıyor:
"Depremde Düzce'ye hırsızlık için gitti. Yıkıntıların altında ölmüş kadınların kollarını bilezikleri için kestiğini kahvede arkadaşlarına anlatıyordu. Bildiğin hırsız, uğursuz, itin teki. Şimdi sırtında kalaşnikof racon kesiyor. Üstelik YDG-H'lilerin başlarından birisi. Sen bu adamı bizim başımıza koyarsan hiç kusura bakma benim sana saygım kalmaz. Sabah hendeklerde nöbet tutup polisle çatışıyorlar, geceleri evlere girip talan ediyorlar. PKK'nin derhal bu adamları buradan çekmesi lazım."