Cumhurbaşkanını ilk kez halkın seçmesiyle siyasetin yeniden şekilleneceğini hatta bazı partilerde depreme yol açacağını seçim öncesinde yazdık.
Seçim yenilgisi deprem, başarısı da yeniden yapılanma getirecekti, getirdi de. AK Parti yeniden yapılanma sürecine girerken, CHP'de iç depremler başladı. Dalganın MHP'yi sarması da uzun sürmez. Bu kaçınılmazdı çünkü siyasetin yeni ağırlık merkezi artık cumhurbaşkanlığıydı.
Yeni seçilen cumhurbaşkanı Başbakan Erdoğan, meydanlarda bunu söyleyerek halktan yüzde 52 oy aldı.
Son günlerde AK Parti'nin 27 Ağustos'taki olağanüstü kongre kararı da Cumhurbaşkanı Gül'ün, AK Parti MKYK toplantısı sürerken, "Partime döneceğim" açıklaması da bu sürecin bir yansımasıydı. Kuşkusuz Cumhurbaşkanı Gül'ün açıklaması siyasi bir hesaba dayanıyordu ama dönemin siyasi yürüyüşüyle örtüşmüyordu. Çünkü AK Parti iki zorlu seçimi kazanarak "güçlü" biçimde yeni bir yola çıkıyordu. Buna rağmen beklentisi olanlar, Gül ve üç döneme giden siyasetçiler üzerinden daha çok senaryo üretecek. Bunları zaman içinde göreceğiz. Ama şimdiden görünen şey şu: AK Parti, ikinci sıçrama için yeni yapılanmayı bir an önce yapmak istiyor.
Önce genel başkan seçilecek, sonra da başbakan. İzlenecek yolun işaretini Başbakan Erdoğan daha önce vermişti. Yeni genel başkan üç döneme girenlerden olmayacak, milletvekili olacak, toplumda kendi kimliğiyle bir karşılığı olacak ve yeni dönemin siyasi ruhunu anlayan bir aktör olacak.
Şimdi gelelim bu tanımın AK Parti'deki karşılığına. Belki çok isim var ama ilk ipucu MKYK'da verildi. Adı en çok önerilen isim Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'ydu.
Bundan sonra yapılacak toplantı ve istişarelerde de büyük olasılıkla bu isim öne çıkacak.
Peki, neden Davutoğlu? Suriye politikası nedeniyle bazı kesimlerce eleştirilse de AK Partililer öyle düşünmüyor. Onlara göre Davutoğlu, dış politikada ilkeli "duruş"uyla yeni bir çığır açtı. Ama bu tek ölçü değil. Davutoğlu, akademisyenlikten gelmesine rağmen siyasi hikâyesi olan bir isim. Hayatı boyunca statükoya karşı mücadele etmesi, sivil bir gelenekten gelmesi, cemaatler ve diğer toplumsal kesimlerle ilişkisini sürdürmesi, geleneksel değerlerle hemhal olması ve "fanus içinde seçkinler arasında" yaşamaması AK Partililerin onu tercihinde etkili olacak.
Tabii Yeni Türkiye ufku ve dış politikadaki vizyonu da kabul görüyor. Bunlara şunu da eklemek gerekiyor; Cumhurbaşkanlığına giden Başbakan Erdoğan'ın ısrarla altını çizdiği "çözüm süreci" ve "paralel yapı"yla mücadeledeki kararlılığı.
Gördüğünüz gibi Davutoğlu adı boşuna ortaya çıkmıyor.