Birkaç gün önce açıklanan Demokratikleşme Paketi'nin toplumsal kutuplaşmayı, siyasi gerilimi aşağı çektiği ve siyaset zeminini güçlendirdiği çok açık.
Küçümseyenlere, itibarsızlaştırmaya çalışanlara rağmen bu gerçek değişmeyecek. Çünkü karamsar öngörülere, üretilmiş korkulara rağmen hayatın içi umut dolu ve hareketli... Bu da bizi gerilim zemininden uzaklaştırıp hayata yöneltiyor.
Orada umut var, üretim var ve heyecan var.
Öyle olmasaydı son 12 yılda Anadolu Ateşi bir dünya markası haline gelebilir miydi?
Birkaç gün önce Mustafa Erdoğan'la konuştum. Önündeki dosyadan söz etti. Dosyada Anadolu Ateşi'nin 2014 yılı sonuna kadar olan programı vardı. Rusya'dan Kanada'ya, Umman'dan Avustralya'ya, Ukrayna'dan ABD'ye çok sayıda ülkede gösterisi var ve program bitmiş durumda.
Bazı ülkelerde 30'a varan gösteri söz konusu. Müthiş bir tablo... Bu toprakların ritmini, heyecanını doğru yakalayınca dünyanın da alkışladığı başarı geliyor.
Türkiye dünle kıyaslandığında bugün çok daha önemli bir noktada...
Anadolu Ateşi, 2001 yılında yola çıktığında sadece birkaç gösteri öngürülmüştü. Ama sadece bir yıl sonra 2002 yılında dünya turnesi başlayacak ve o tarihten bu yana 87 ülkede (birçok ülkeye defalarca gidildi) 3850 gösteri ile 35 milyonu aşan sanatsever izleyecekti.
Belki o tarihte bu söylenseydi kimse inanmazdı.
Türkiye 100 yıllık tabularını yıktıkça sadece ekonomide, ihracatta değil sanat ve kültürde de çok şey yapıyor, yapacak da...
İşin sırrı Mustafa Erdoğan'ın şu satırlarında saklı:
"Binlerce kez üzerinden geçtiğimiz yolun yeni yeni ayırtına varıyoruz.
Bastığımız toprak dile geliyor sanki, bin yıllık zeytin ağaçlarının yeşerdiği Ege'den Mezopotamya'daki ölümsüzlük dağına uzanıyoruz. Rehberimiz Anadolu.
Önce savrulup sonra doğru yeri buluyoruz. Biz bir Türkiye dansı istiyoruz..."
Tıpkı son 10 yıllık demokrasi ve barış yolculuğu gibi, engellemelere, kötümserliklere rağmen doğru yolu bulacağız.