CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin pakete karşı tavrı siyaseten hüzün verici.
Yönetim olarak ne tam sahiplenebiliyor, ne karşı çıkabiliyor. Şu sözün başka izahı yok: "Bu paketteki birçok noktayı daha önce biz önerdik, AKP reddetti."
CHP'nin önerileriyle AK Parti'ninkiler ne kadar örtüşür tartışılır ama diyelim ki örtüşüyor. O zaman şu soruyu sormak gerekiyor: Peki, siz bu önerilerinizle halka neden iktidar olma umudu vermiyorsunuz?
Türkiye'nin ana muhalefet partisisiniz: Baraj sorununuz da yok. Ayrıca siyasetle yarış noktasına gelmeniz de önemli. O zaman kendinizi AK Parti'ye değil halka anlatın. Ama işiniz kolay değil, çünkü CHP ile Türkiye toplumu arasında bir samimiyet sorunu var.
Böyle olduğu için CHP, yüzde 20-26 bandına sıkışmış durumda ve 34 ilden milletvekili çıkartamıyor. Bunun nedeni de AK Parti mi doğrusu merak ediyorum.
Bu samimiyet sorunu, seçim barajı ve paketteki bazı önerilerle daha bir açığa çıkıyor. Alın seçim barajını aşağı çekme talebini. Haklı ama ortada bir sorun var.
CHP'nin barajı aşağı çekme teklifi veya ısrarı daha fazla katılımcı demokrasi özleminden mi yoksa AK Parti biraz daha oy ve milletvekili kaybetsin beklentisinden mi?
Toplum, CHP'nin siyaset üretme yerine buraya yoğunlaşmasını hissediyor.
Hesap belli, baraj aşağı çekilirse belki birkaç küçük parti ortaya çıkar ve AK Parti daha az milletvekili çıkartır. Yani CHP, oyunu artıramadığını bildiği için çareyi AK Parti'nin milletvekili sayısını düşürmekte buluyor. Onu da küçük partilerden bekliyor.
Sorun, farklı düşüncelerin temsili olsa CHP, AK Parti'nin özellikle dar bölge fırsatını kaçırmaz. Dar bölge veya daraltılmış bölge sistemi, farklı sorunlar getirse de bugün başta BDP olmak üzere yaşanan sorunları aşacak görünüyor.
Ama CHP bu önerilere, AK Parti'yi aşağı çekmeyeceği için sıcak bakmıyor.
Kısaca sorun sadece baraj sorunu değil, siyasetsizlik sorunudur. Muhalefetin toplumla buluşan siyaset üretememesidir.
Ayrıca 12 Eylül darbecilerinden kalma tek yasa yüzde 10 barajı da değil. Anayasa'nın anadili eğitimini yasaklayan 42'inci maddesi de 12 Eylül darbe anayasasından kaynaklanıyor.
Peki, CHP anadili eğitimiyle ilgili Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda ne yaptı ve şimdi ne yapıyor?
Maddenin değişmesini engellediler. Paket sonrası da CHP'liler ekrana çıkıp özel okullarda anadili eğitimini "bölücülük" olarak niteledi.
Gerçekten garip bir durum. Çünkü CHP'nin sahiplendiği 1990'daki Kürt Raporu'nda da özel okullarda Kürtçe eğitim önerisi var.
CHP'liler CHP'nin savunduğu öneriyi "bölücülük" olarak niteliyorsa toplum o partiye nasıl güvensin?
Aynı şey, 1930'ların faşist havasını yansıtan ve çocukları formatlayan "ant"la ilgili de geçerli. Hem sosyal demokrat olduğunuzu söyleyip farklılıklara saygıdan söz edeceksiniz, hem de Balbay'ı ziyarete giden CHP'liler olarak cezaevi önünde toplu halde ant içip "tek tip"leştirmenin sürmesini isteyeceksiniz!
Sorun seçim barajında değil, zihinlerdeki barajda.