Şu sıralarda PKK cephesinde yaşanan değişimin ne anlama geldiği çok merak ediliyor.
Olup bitenleri anlamanın tek kılavuzu, Öcalan'ın Newroz konuşması... Kongre Gel Genel Kurulu, göründüğü kadarıyla bu konuşmanın öngördüğü yol haritasını onayladı ve yeni dönemi yönetecek siyasi kadroları belirledi.
Bu da barış süreci politikalarına onay verildiği anlamına geliyor.
Altı çizilecek önemli birkaç şey var.
Düne kadar "onursal" başkan olan Öcalan, bu genel kurulla Konsey Genel Başkanı oldu. Artık PKK, 6 kişilik bir konsey tarafından yönetilecek. Öcalan dışında kalan 5 kişi genel başkan yardımcıları pozisyonunda. Ve ilk kez eşbaşkanlık sistemiyle sivil siyaset mesajı veriliyor. Eşbaşkanlardan birinin kadın ve Alevi olması da bu mesajı güçlendiriyor.
Karayılan bu değişimi şöyle yorumluyor:
"Uzaktan bakınca biraz karışık gibi görünebilir fakat öyle değil. Genel eş başkanlar var ve onun yardımcıları var. Biz buna Genel Başkanlık Konseyi diyoruz. Bu konsey üçü kadın üçü erkek 6 kişiden oluşmakta. Aynı zamanda bunlar, Önder Apo'nun yardımcıları olmaktadır. Bu konsey temel kararları alabilir."
Böylece çok parçalı, Kandil, Avrupa, dağ kadrosu hatta Kürdistan'ın diğer parçalarındaki siyasi yapıları tek yapıya dönüştürülmüş oldu. .
Bu noktada en dikkat çekici ve kafalarda soru işareti yaratan şey, Murat Karayılan'ın 10 yıldır sürdürdüğü KCK Başkanlığı görevinden ayrılması.
Bu değişimi, Karayılan'ın "tenzili rütbe"yle uzaklaştırıldığı ve etkisizleştirildiği biçiminde yorumlayanlar oldu. Öyle olmadığı PKK tarihinden biliniyor. Çünkü 10 yıl önce yani 2004 yılında PKK içinde derin bir kırılma yaşanmış Nizamettin Taş gibi çok sayıda etkili isim ayrılmıştı.
Öcalan PKK'daki bu kırılmayı derinleştirmeden halletmek için "askeri kanat"tan gelen Karayılan'ı göreve getirmiş ve denge kurulmasını sağlamıştı.
Aynı şekilde bugün HPG'nin (silahlı yapı) başına getirilmesi de silahlı yapıyı iyi bilmesinden ve kontrol dışı hareketleri engelleyecek isim olmasından kaynaklanıyor.
Görünen o ki, PKK, kendini silahların sustuğu siyasetin konuştuğu bir döneme hazırlıyor. Bu nedenle PKK'nın askeri değil, siyasi kurucularından olan Cemil Bayık, ikinci adam pozisyonuna getirildi.
Öcalan devrede olduğu için şu aşamada, çatışmacı dönemden kalan "Şahinler" ve "Güvercinler" ayırımı da pek öne çıkmayacak görünüyor. Bir de Bayık'ın çok sık dillendirilen İran'a yakınlığı meselesi var.
Bu konuda hem Kürt siyasi hareketinin, hem de yönetim değişikliği nedeniyle İran'ın yeni bir pozisyon aldığından söz ediliyor.
Ortadoğu'da her an her şey olabilir ama PKK cephesine dışarıdan bakılınca görünen durum bu...
Kuşkusuz bunun sivil siyasete yansımaları da olacak. En başta da BDP'ye... Demokratikleşme adımlarının atılması ve cezaevlerindeki siyasi aktörlerin serbest kalmasıyla BDP cephesinde siyaset bir hayli hareketlenecek.
Bu çizgiden tüm Türkiye'nin ve bölgenin demokratikleşmesine yol açan bir muhalefet aksı da çıkabilir tam aksine bölgesel de kalabilir.
Bunu zaman içinde göreceğiz.