Mısır'da bu noktaya nasıl gelindiğinin ayrıntıları yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Darbe öyle son dakikada gündeme gelmiş değil. Hazırlık var, "gizli diplomasi" var ve ciddi bir kuşatma söz konusu. Düne kadar olmayan benzinin, kesilen elektriğin nedeni de bu hazırlık.
Müslüman Kardeşler iktidarının herkesi kucaklamaması veya Mursi'nin hata yaptığı iddiası samimi değil ve gerçeği yansıtmıyor. Tıpkı bizdeki gibi darbeciler daha başından itibaren Mursi'nin başarısızlığı için her şeyi yaptılar sonra da bahane aradılar.
"Tıpkı bizdeki gibi..." deyince hemen aklınıza 60, 80 veya 28 Şubat darbesi gelmesin. Bunun için AK Parti iktidarının birinci yılını hatırlamak bile yeterli.
Şimdi o günlere dönüp, 2003-2005 arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapan Oramiral Özden Örnek'in "Darbe Günlükleri"ne bakalım. Gazeteci Alper Görmüş'ün İmaj ve Hakikat isimli kitabının 100'üncü sayfasında 3 Kasım seçimlerinden sadece bir gün sonra, Örnek, günlüğüne şu notu düşer: "Bugün 4 Kasım 2002, şanssız ve uğursuz bir gün..." Şanssızlığın nedeni AK Parti'nin büyük çoğunlukla iktidara gelmesi.
Genelkurmay başkanına çekilme tehdidi
O andan itibaren başta kuvvet komutanları olmak üzere önemli askerler ve ilişkili olduğu siviller AK Parti'ye karşı "muhtıra ve darbe" dahil her şeyi yapacak bir arayışa girer.
Bir süre sonra kuvvet komutanı olan Oramiral Özden Örnek'in 2 Eylül tarihindeki notu da ilginç: "Anlaşılan bundan sonra Bahriye işlerine daha az zaman ayırıp siyasi gelişmeleri takip etmek zorundayız."
Takip eder de... Kuvvet komutanı arkadaşları için "özel bir çalışma" yaparak bir rapor hazırlar ve AK Parti iktidarından kurtulmanın yol haritasını çıkartır. O yol haritasının en kritik kararı dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'le ilgili.
Şöyle yazar: "Eğer bir işlem yapılmasını kabul etmezse kendisine 'Ya sen çekil yahut da biz çekiliyoruz' diyeceğiz."
Sonra da kuvvet komutanları olarak kendi deyimiyle "komik" bir görüntüye imza atarlar: "Bu arada Fırtına (hava kuvvetleri komutanı) ayağa kalktı ve 'haydi hep beraber el sıkışalım' dedi ve dördümüz ellerimizi üst üste koyup el sıkıştık! Bu bana çok komik geldi."
İç siyasete döndürerek korkutmak
Anlayacağınız koca koca komutanlar, asli işlerini bir yana bırakıp, sivillerin de desteğiyle hükümeti "yıkmak" için her yolu dener. Sanıyorum umutsuz olduklarını gördükleri için de 7 Kasım 2003'te şunu bile deme gereği hisseder:
"AB'nin ilerleme raporu bizim için büyük şans oldu. (...) Böylelikle hükümetin eline geçmiş olan AB kozunu elinden alarak onları iç siyasete döndürerek bizden korkar hale getirmemiz lazım."
Kafalarında "Muhtıra veya darbe" var ama en kötü ihtimalle iktidarı "iç siyasete döndürerek" korkutmayı planlarlar.
Ve yaklaşık bir yıl sonra 22 Kasım 2003'te gelinen noktayı şöyle yazar: "KKK'lığında toplandık. Ne yapacağımızın programını yaptık. Şûra toplantısında amacımız Ağustos 2004'e kadar olacak sürede bu hükümet bildiğini okumaya devam ederse komuta heyetinin, halkın da duyacağı bir muhtıra vermesi şeklinde bir yetki almak."
Sonrasını söylemiyorum sadece ilk bir yıl içinde bile bu ülkenin nasıl bir darbe tehlikesi atlattığı ortada. Çetin Doğan'ın planladığı Balyoz Darbe Planı'nı da bir yana bırakıyorum.
Mısır'da iktidarın yanlışlığına dikkat çekip, darbecilere bahane arayanlara duyurulur.